NİSAN ayında çiğdemlerin açmasıyla birlikte bir telaşe başlar Yozgat topraklarında. Hele de Mayıs ve Haziran ayının on beşine kadar olan zaman diliminde dağları ovaları burcu burcu kokar. Rengarenk çiçekler görsel tablolara dönüşür.
Yozgat’ın Cennete dönüştüğü günlerdir bu mevsim.
Her fırsatta farklı kişilerle farklı konular üzerinde Yozgat’ın değerleri üzerinde araştırma yapmak, memleketimiz değerlerini kayda geçmek için hem kültürel anlamda hem de ekonomik manada insanlarımıza neler kazandırabiliriz? Gayretine düşeriz. Sağ olsun hemşerilerimiz dikkatlerini çeken her konu hakkında bizleri uyararak, taşı-toprağından tutun da nerede ne yaşıyor, kimler nelerle uğraşıyor, yön verirler çabalarımıza.
Geçtiğimiz hafta içerisinde Yozgat bölgesinin “şifalı bitkileri” üzerine bir çalışma yaparak dağ, bayır demeden dolaştık. Başta gazetemiz Yazı İşleri Müdürü Sayın Seyfi ÇELİKKAYA olmak üzere, Ertuğrul KAPUSUZOĞLU Hocam, ve konuya ilgi duyan değerlerimizle yerinde araştırma ve inceleme, derlemeler yaptık.
Yasin Ali ER Hocam ile yaptığımız görüşmede, Yozgat çamlarının nasıl bir şifa kaynağı olduğunu ve bizzat kendi derdine nasıl şifa bulduğunu dinledik. Kendi yöntemleri sayesinde çam kozalağı reçeli ile Kronik Astım Bronşit rahatsızlığına deva bulduğunu uzun uzun anlattı. Geçtiğimiz yıl TRT tarafından da haber değeri gören Yasin Ali Hocam ve Eşi Muteber Hanımefendinin ürettikleri ev yapımı çam kozalağı reçeli, sirkesi, Alıç marmeladı, ve bir çok ürünün kapış kapış edildiğini, her yıl daha fazla yapma gereği duyduklarını işitince Yozgat’ımıza bir güzel pencere daha açtık. Bu konudaki girişimlerini yakından takip ettiğimiz için paten başvurusunda bulunduğunu da biliyoruz. Mikro kredi ile başladıkları yöresel ev ürünü imalatı sayesinde hem ev ekonomisine katkı sağlıyorlar hem de kendisi gibi benzer rahatsızlıkları olan kişilere Yozgat membaıyla deva oluyorlar.
Ünlü bir bitki uzmanıyla yaptığım telefon görüşmesinde kendisine şu soruyu yönelttim; “Yozgat bölgesinden temin ettiğiniz her hangi bir şifalı bitki var mı, varsa hangileridir?''
Yozgat bölgesinde yüzlerce şifalı bitki çeşidi bulunduğuna dikkat çeken uzman arkadaşımız, 'asıl sorunun bu otların toplanması ve pazara sunulmasında' olduğuna vurgu yaparak; “o tertemiz şifalı ürünler her yıl kuruyup yok oluyor, oysa bu ürünler vatandaşımızın ev ekonomisine katkı sağlayabileceği gibi ilgili kurum kuruluşlara da istihdam alanı yaratacaktır. Ne acı bir gerçektir ki, Yozgat bu değerlerin farkında bile değil” diyordu.
İşe bu yönüyle baktığımızda şehrimizde sanayinin olmayışı büyük bir nimet gibi gözükmekte. Kimyasallarla kirlenmemiş, doğal ve en temiz haliyle şifa kaynağı ürünler, Üniversitemiz bünyesinde kayda değer bitkiler tek tek tespit edilerek bir kitapçık haline getirilmeli ve halka dağıtılmalı. Köylülerimiz tarafından bu şifalı otlar ve meyveler toplatılarak korunması ve satış yerleri tespit edilip aracı kurum görevi üstlenmesi, veya Ziraat Fakültesi bünyesinde bu konuyla ilgili paketleme birimi oluşturularak ülke genelinde kendi markasını oluşturmalı. İlaç sanayine bitki yağları üretmesi de imkan dâhilindedir.
Yöremizde bulunan ve tespit ettiğimiz şifalı bitkilerden bazıları şunlar; MADIMAK, ALTIN OTU, SALEP, MANTAR, KEKİK, ÖKSE OTU, REHSİ MANTARI, PAPATYA, GLEBORU, BAĞ YAPRAĞI, AYVA ve YAPRAĞI, ÇOBAN ÇÖKERTEN, KIRK KİLİT OTU, ALIÇ, BADEM, DAĞ ÇİLEĞİ, DAĞ ERİĞİ, KEKİK, ARI OTU, DUL AVRAT OTU, EFELİK, ÜZELLİK, KOYUN GÖZÜ, SARI DİKEN, ASLAN PENÇESİ, ÇOBAN ÇANTASI, KARAMIK, KANGAL, ŞEKER DİKENİ, AHLAT ARMUTU, TAVŞAN ELMASI, GÜVEM, SÜTLEĞEN, KEVEN, ÇİN KEVENİ, ARDIÇ TOHUMU, YAVŞAN, KANTARON OTU, KENGER OTU,ADAM OTU, KARA KİNDİBAĞ, BÖĞÜRTLEN, FRENK ÜZÜMÜ, İT ÜZÜMÜ, CİVAN PERÇEMİ…daha ismini hatırlayamadığım yüzlerce bitki mevcut. Ne acıdır ki bu bitkiler her bahar yeşeriyor kuruyup yok oluyor. Her yıl yeniden bizlere şifa imkanı sunuyor, fakat biz bu bitkileri toplayıp değerlendirmekte aciziz.
Yozgat’ta aktarlarla yaptığımız görüşmede sattıkları bitkilerin tamamının dışarıdan pazarlamacılar tarafından getirildiğini öğreniyoruz.
En basiti “kurutulmuş papatyanın” kış mevsiminde toptan Kg alış fiyatının 70 TL’yi bulduğunu söylüyor. Ve bizler bu değerlerimizi toplayıp satmak yerine, parayla satın alıyoruz. Benzer örnekleri sıralamak fayda eder mi bilmem. Nereden geldiğini bilmediğimiz ota çöpe binlerce lira öderken, elimizin altındaki şifa hazinelerini çöp ediyoruz.