NÜFUSU azalan iller arasında en çok göç veren il olma vasfını elimizde bulunduruyoruz. Elbette bu övünülecek gurur duyulacak bir şey değil. Gençlerimiz rızık gailesiyle doğup büyüdüğü toprakları bir bir terk ediyor, Yozgat nüfusu her geçen gün biraz daha yaşlanıyor bir o kadar da azalıyor. Eş-dost aracılığıyla büyük şehirlerde asgari ücretli bir iş bulan gençlerimiz soluğu gurbette alıyor. Buna sebep memleketimizde yalnızca istihdam olanağının olmayışı değil, işsizlik yüzünden evlenemiyorlar bile. 
Coronavirüs sebebiyle yaşadığımız son üç aylık sıkıntılar bir gerçeği daha gün yüzüne çıkarmış, yıllar önce ekmek kavgası sebebiyle yurt-yuvalarından ayrılan hemşerilerimiz yaşadıkları büyük şehirlerde zorunlu ev hapsine maruz kalmışlardır. Yaşları itibarıyla sokağa çıkma yasağı onlar için birer işkenceye dönüşmüş vaziyette. Tüm bu yaşananlar bazı gerçekleri gözler önüne sermiş, “keşke şimdi Yozgat’ta köyümde olsaydım” fikrini iyiden iyiye düşünme fırsatı vermiştir. Bu hemşerilerimizin bedenleri gurbette olsa da gönülleri hep sılada.
Evet yazı başlığımız
YOZGAT NASIL KURTULUR’A 
cevap aramak.

Yozgat kaybettiği değerlerini, sılasına hasret kalan hemşerilerini memleketlerine geri döndürerek çok şey kazanacaktır.
Başta emekliler olmak üzere bu hemşerilerimize kucak açmalıyız, köylerimizdeki harman yerlerini, hazine arazilerini parselleyip konut yapmak şartıyla “GERİ DÖNÜŞ PROJESİ” hazırlamalıyız.
Geçmişte birçoğu bu şehirlerde başlarını sokabileceği bir ev yapabilmek için çalışmış didinmişler son çare olarak da ecdadından miras kalan bir avuç topraklarını satarak elindeki birikimine maya olarak kullanmışlardır.
Geride bıraktıkları aileleri evlat desteğinden, torun sevgisinden mahrum kalmışlar birçoğu altmış, altmış beş yaşlarında ser sefil hayata veda etmişlerdir.
Özellikle üçüncü kuşak Yozgatlı gençlerimiz yetiştiğinde köyü kasabası ile bir bağı kalmamış soyu sopunu unutur olmuş.
Evlatlarının geleceği kaygısıyla sılayı ter etmek zorunda kalanlar ise imkanları dahilinde üç, beş senede bir de olsa Yozgat’a gelip ecdadının mezarını ziyaret eder çocukluğunu geçirdiği bu topraklara geri dönme hayalini kurarlar.
Diyeceksiniz ki; bütün bunları neden anlatıyorsun?
Hemen konuya girmekte fayda var sanırım. Yozgat’ımızın gelişmesine önemli ölçüde faydalı olacağını düşündüğüm bir projeden bahsetmek istiyorum.
Buna benzer bir yazıyı 2011 yılında kaleme aldım, yerel gazetelerde de yayınlandı. O dönemki Milletvekillerine de gönderdim, Yozgat Milletvekili Sayın Yusuf BAŞER Bey bunu TBMM’de değerlendireceğini söyledi. Sanırım 2013 yılında Meclise benzer bir tasarıyı Kütahya Milletvekili gündeme getirdi, büyük şehirlerin yükünü hafifletmek ve emeklilere daha rahat bir yaşam kalitesi oluşturacağı fikrini de eklemişti. Ununtuldu.
Yozgat bir taraftan göç vermeye devam ederken, bir taraftan da Yozgat ve köylerine dönmek için can atan nice insanlarımızvar.
Yaptığım araştırmaya göre görüştüğüm birçok emekli olmuş hemşerimiz köylerine, kasabalarına geri dönmek ve kalan ömrünü Yozgat’ta, Ata yurdunda geçirmek düşüncesinde fakat köyünde kalacağı bir evi olmadığından bu hayalini gerçekleştiremediğinden yakınıyor.
Yazlıkçı olarak köyüne kasabasına dönen insanlarla yaptığım görüşmede herhangi bir şikayete rastlamadım desem yeridir. Bazı cahil insanların hasetliğinden şikayetler yaşansa da ehil insanlarımız bu tür dar görüşlü cahillerin her yerde bulunabileceğinin vurgusunu yapıyor, muhatap olmuyor.
Özellikle sorduğum şu soruya “size köyünüzde bir ev yapabileceğiniz arsa tahsis edilse döner misiniz?'' Dediğimde hiç tereddütsüz ''elbette dönerim, hiç değilse ilkbahar, yaz mevsimini huzur içinde köyümde geçiririm'' yanıtını alıyorum.
Hemen, hemen her köyümüzde ören viran olmuş yerler mevcut. Ya da hazine arazileri var. Bu araziler çıkarılacak bir kanun kapsamında ev yapmak şartıyla köyüne dönmek isteyen kişilere bedelsiz olarak verildiği takdirde her köye en az 10-15 hane emekli ev yapacak, hayatının son baharını doğup büyüdüğü topraklarda geçirecek, geride bıraktığı torunlarını da akraba hısımları ile yeniden kaynaştırma fırsatı bulacaklardır.
Bu proje uygulamaya konulduğu takdirde birçok kişiye inşaat alanında iş imkanı sağladığı gibi, köylülerin ürettiği ürünler pazara gitmesine gerek kalmadan köyünde para edecektir. Şehirdeki çocuklarının kışlık erzakından tutun, giyim, ulaşım, temizlik bir insanın ihtiyacı olabilecek her şey yeni iş alanları yaratacak. Kısacası Yozgat’a hem kültürel bir zenginlik hem de sıcak para girişi sağlayacaktır.
Bir başka önemli husus, köylü ile şehirlinin kültür harmanı oluşturması. Düşünsenize köyümüzde emekli bir öğretmen, Albay, Mühendis, ya da işinin erbabı usta kişiler yaşıyor. Bu insanların hayat tecrübeleri köylerimize taşındığında hem köylünün ufku gelişecek hem de süt, yoğurt, peynir, nohut, mercimeği pazara gitmeden evinde para edecektir. Yozgat’ımızın gitmediğim ilçesi neredeyse kalmadı. Yarısından fazla köyünü dolaştım. Hemen hemen her köyde oldukça lüks yapılmış evlere rastladım, sahiplerini sorduğumda cevap hep aynı “o köye yazın gelir bilmem nereden emekli.” 
Demem o ki; insanlar ömürlerinin son baharında huzur ve sükût içinde yaşamak istiyor, bu da hem hava olarak hem de güvenli ortamıyla memleketimizi cazip hale getiriyor. Kimsenin huzurunu bozmayacak şekilde Devletimizin hazırlayacağı kanunlar çerçevesinde hem köylerimize hem de bu insanlara böyle bir hak tanınması nüfus erozyonuna dur diyecek, yeni yatırımlarında önünü açacaktır. Her köye on hane geldiğini var sayarsak bunu iki ile çarptığımızda yirmi kişi eder. Altı yüzden fazla köyü bulunan Yozgat’a mevsimlik on iki bin ila on beş bin kişi civarında yerli bir turistin akınına uğrayacaktır. Bu ailelerin evlatları, torunları hesaba katıldığında Yozgat’a can gelecek, ekonomide kültürel alanda büyük bir değişim yaşanacak hem Yozgat hem de Yozgatlılar kazanacaktır.
Bu geri dönüş projesini 2011 yılında Cehirlik Projesi olarak adlandırmıştım.
Neden Cehirlik?
Daha önceki yazılarımda cehirlik ile ilgili efsaneyi kaleme almış, siz değerli okurlarımla paylaşmıştım. Bir efsaneydi anlatılanlar yaşanmış ya da yaşanmamış.
Paranın her şeyi alamadı o yıllarda güce boyun eğmeyen, sevdiğini ölesiye seven gencecik bir kızdı o. Hiç bir güç onu sevdiğinden ayırmaya yetmedi. Kırk gün kırk gece düğünleri olmadı belki ama o samanlığı saray bilip sevdiğine kavuşmanın heyecanıyla kervanlarla yola koyuldular. Parayla pulla elde edemediği güzeller güzeli sürmeli gelini Zorla elde edebileceğini zannetmişti zorba. Hizmetindeki adamlarını da yanına alarak düğün alayını kana bulamış, güzeller güzeli sürmeli gelin son çare Rabbine yakararak dua ediyor, biryandan da gözlerinden inciler döküyormuş. Yaratana seslenirken de şöyle yakardığı; “Allahım ya beni taş et ya da kuş et bu zalimlerinellerinekoyma” günümüzde bile anlatılır.
Haktan gelen bir emirle sürmeli gelin olduğu yerde taş kesilir, damat ise kuş olup uçuvermiştir. Sürmeli gelinin gözlerinden akan yaşlar çiçek olup her Mayıs ayının ortalarında, Cehirlik mevkii yeniden açar. Yaşanmış ya da yaşanmamış Yüz yıllardır dilden dile dolaşan bu ölümsüz aşk hikayesi Yozgat’ta her ilkbaharda gönüllerde yeniden canlanır, yeniden hayat bulur.. Cehirlik laleleri her açtığında o bölge beyaz Güvercinlerle dolar. Düğün alayını simgeleyen kayalar En önde gelin kayası kimi deve kervanı şeklinde kimi davulcu şeklinde peş peşe sıralanmış halde âşık olan gençlere ilham kaynağı olur. Sevenleri ayırmak isteyen zalimlere lanet okunur. Tıpkı Cehirlik Lalesi ve güvercinler gibi ister senede bir gelsinler, isterlerse yazlıkçı ya da kalıcı olarak yerleşsinler, Yozgat can çekişirken Yozgatlılar, özellikle emeklilere bir şans verilmeli. Salgın sebebiyle başlatılan dayanışma kampanyasında olduğu gibi; Biz Bize Yeteriz Yozgat. Her biri birilerimizin canı olan ve şehir stresinden uzaklaşmak isteyen hemşerilerimizi kurtarmakla kalmayıp, Yozgat’ın geleceğini de kurtarmış oluruz.
Yıllar önce kimisini dövüp, kimisini kovduğumuz, nice şahsiyetlerle yeniden barışarak kaybettiklerimizi yeniden kazanmak zorundayız.
***
DÜZELTME; Geçen Haftaki köşe yazımda “Top Mezarlığına ilk defnedilen şehitler olarak Akdağmadeni Kaymakamı Mehmet Tahir Bey, Akdağmadeni Askerlik Şube Bşk Ahmet Bey' olarak yazmıştım, Sayın Saadettin ASLAN Kardeşim bu şehitlerin ilk defin yerinin bugünkü Kapalı Spor Salonunun bulunduğu yere defnedildiklerini, Spor Salonunun inşaatı sebebiyle buradan Kışlanın altına taşındığını belirtti. Bu hatamı düzeltir, saygılar sunarım.