BUGÜNE kadar yazılarımın tamamına yakını eleştirel bir bakışla kaleme alınmış, Yozgat’ta olması gerekenler ve olmaması gerekenlerden oluşmaktadır.
Çoğu yazarlarımız suya sabuna dokunmadan, Yozgat’ın gerçek sorunlarına değinmeden yazdıkları için bizim gibi eleştiri odaklı yazı kaleme alanlar “muhalif yazar” damgasıyla anılsa da günün önemine binaen tarih sayfalarına kalıcı iz bıraktığı bir gerçektir.
Yaşamımızdan dilimize yansıyan öyle cümleler vardır ki; terazi hakkı, göz hakkı, yol hakkı diye gider.
Bir de kalem hakkı vardır ki, gazete köşelerini işgal ederek toplum sorunlarını görmezden gelemezsiniz. Halkın beklentilerine kulak tıkayamaz, görmezden gelemezsiniz. Kalemin hakkını vermediğiniz takdirde, halk davacı olmasa da o kalem vicdanen sorgulanır haldedir.
Her ne kadar yergi yazarı olarak bilinsek de gerçeklere göz yummak hem Yozgat’a hem de ülkemize haksızlı sayılacağı açıktır.
Gazeteci ya da köşe yazarı öngörü sahibi olmalı, yazdıklarıyla geleceğe yol göstermelidir. Sadece sorunları dillendirmek değil çözümünü de vermelidir.
Konumu itibarıyla çok özelliği olan bir şehir. bu özelliklerinden biri de deprem riski en az olan yerleşim yeri olmasıdır.
Depreme maruz kalan kişilerde ağır psikolojik sorunlar ortaya çıkmakta, her an deprem olacakmış hissiyle ağır travmalara yol açmaktadır.
Yozgat çevresinde bugüne kadar tespit edilen en ağır hasarlı Peyik “Doğankent” depremi kayıtlara geçmiştir. Bu deprem 26/27 Aralık 1939 gerçekleşmiş, oldukça ağır yıkımlara sebep olan bu yer sarsıntısı, Giresun, Gümüşhane, Yozgat, Erzincan, Sivas, Amasya, Tokat, Samsun, Ordu bölgelerini içine alan depremde 23 bin131 ölü, 7 bin 994 yaralı vardı. 16 bin 385 ev tamamen yıkılmış, 9 bin157 ev oturulmayacak hale gelmiş, 29 bin 390 ev harap olmuştur. En az zayiat Yozgat Peyik bölgesinde yaşanmasına rağmen, 300 ölü, 360 yaralı olarak kayıtlara geçmiştir. Yıkılan evlerin tamamına yakını kerpiç ve taş yapı olması can ve mal kayıplarının en büyük sebebiydi.
Aradan geçen yetmiş yıllık sürede, bölgemizde benzer yıkımlara sebep olacak bir deprem yaşanmamıştır.
Deprem uzmanlarınca belgelenen fay hatları haritalarına baktığımızda da zemini en sağlam olan il Yozgat olduğu gerçeğidir.
ALLAH korusun olası bir İstanbul depremi sonrası, “Yozgat deprem rehabilitasyon merkezi olarak hizmet verebilir.”
1999 Depremden sağ kurtulanlar üzerinde ağır travmalar tespit eden uzmanlar, husus hakkında hazırladıkları tezlerde, depremin insanlar üzerinde yarattığı psikolojik rahatsızlıklar uzun yıllar devam ettiği gözlenmektedir.
Deprem sonrası yardım ve kurtarma çalışmaları büyük ölçüde yaşam kurtarma, canlıların rehabilitasyonu, bina ve alt yapı hizmetlerinin onarılmasına yöneliktir.
Her koşulda yapılması gereken, ilk yaraların sarılmasından sonra, yaşanan trajedinin kabullenilmesi, yaşamın yeniden anlamlandırılması ve kalınan yerden yaşamsal sorumluluklara devam edilebilmesidir.
Deprem, fiziksel yıkım ve ölüme yol açmanın yanı sıra hayatta kalanlar için ciddi psikolojik sorunlar yaratabilen bir doğal felaketidir.
Deprem deneyimi ile, psikolojik gerilim ve özellikle travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gelişimi sorunları ilişkilendirilmiştir. Deprem mağdurlarının, kaygı, korku ve “Travma Sonrası Stres Hastalığı” TSSB bulgularını azaltmada yararlı olduğu bilinen psikolojik tedavilerden yararlanması sağlanmalıdır. Bu yaklaşım, mağdurların gelecekte karşılaşabilecekleri depremler için de psikolojik olarak daha hazırlıklı ve dirençli olmalarını sağlayacaktır.
Depremin insanlar üzerinde bıraktığı olumsuz etkileri atması, özellikle deprem gibi felaketlerden etkilenen kişi sayısının milyonlarla ifade edilmesi konunun ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu göstermektedir. “Travma Sonrası Stres Hastalığı” yapılan araştırmalar kadınların erkeklere oranla ruhsal travmalardan sonra TSSH’na daha sık yakalandığını gösteriyor: travmanın türü ne olursa olsun, kadınlarda TSSH erkeklerden 2-3 kat daha fazla görülüyor. Geçmişte başka ruhsal travma yaşayanlar, daha önce ruhsal hastalık geçirmiş olanlar veya yakınlarında ruhsal hastalık bulunan kişilerin TSSH’na yakalanma ihtimali daha fazladır.
Kadınlar, geçmişte ruhsal travma yaşayanlar, başka ruhsal veya bedensel hastalığı olanlar ve travmayı daha şiddetli yaşayanlar daha fazla risk altındadır.
Ruhsal travma ne kadar şiddetli yaşanmış ise ruhsal etkiler de o kadar fazla ve uzun süreli olur. Örneğin depremde enkaz altında kalanlar kalmayanlara göre, yakınını kaybedenler kaybetmeyenlere göre, evi hasar görenler görmeyenlere göre daha fazla ruhsal sorun yaşarlar. Bunun dışında travma sırasında yaşanan korkunun derecesi de önemlidir: örneğin deprem anında çok fazla korktuklarını, hiçbir şey düşünemeyip donup kaldıklarını söyleyenler arasında TSSH oranları daha yüksektir.
Uzmanlar tarafından aktarılan bilgilere göre deprem sonrası insan zihninde oluşan ve uzun süreli tedavi görme gerekliği taşıyan hastalarda; Kişi olayı hatırlatan yer, durum, konuşma, hatta duygu ve düşüncelerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışır. Olayı hatırlamak büyük bir sıkıntı, acı ve korku hissine yol açtığı için kişi olayı hatırlatan yerlere gitmez, bu konulardan bahsetmez veya konuşulan yerlerden uzak durur. Enkaz altında kalmış bazı kişiler evin enkazının bulunduğu yeri, hatta o şehri ziyaret edemeyebilir, olaydan bahsedemeyebilir.
Bozok Üniversitesi bünyesinde hazırlanacak projeler kapsamında Sağlık Bakanlığıyla ortaklaşa kurulacak “Travma Sonrası Stres Hastalığı” Merkezi yalnızca ülkemiz insanlarına değil dünyada yaşanan depremler sonrası, Yozgat TSSH Merkezine dönüşecektir. Bu proje titizlikle hazırlandığı takdirde Avrupa Birliği ülkeleri tarafında destekleneceği kanaatindeyim.
Sağlık ve sevgi dolu günler diliyorum.