TÜRKİYE Cumhuriyeti Devletini yönetenlerin meclisten çıkartmış oldukları yasalar, bakanların, Cumhurbaşkanının yayınladığı genelgeler, yönetmenlikler Yozgat bürokratını ne kadar ilgilendiriyor? Eğer kanun, yönetmenlik, genelge içerisinde 'Yozgat' ibaresi yok ise, ilgilendirmiyor, iş keyfiyete dönüşüyor...
Kurumlarda makam sahibi olanlar veya bir şekilde, herhangi bir konuda kendilerine görev tevdi edilenler, belirli sürenin sonunda kendilerini 'dünyayı kurtaran adam' gibi görmeye başlıyor. Yasaları, yönetmenlikleri, genelgeleri kafasına göre yorumladığı gibi, kendi yorumları doğrultusunda da uygulamaya koymaktan çekinmiyorlar. Kuruma bir alım yapılacak, kendisine edindiği yandaşları bilgilendiriyor, onların verdiği fiyat üzerinden teklifler toplanıyor. Kurumun amiri seyrediyor. 'Birader bu nasıl iş hep aynı yerden alım yapıyorsun?' demiyor/diyemiyor. Zira, öyle bir yapılanma kurmuşlar ki; kurumun amiri koltuğunda oturuyor, kurumları birileri bir şekilde kafalarına göre yönetmeye çalışıyor...
'Müşteri velinimetimizdir' diyerek işyerinin kapısını açar esnaf. Alışveriş yapacak olan müşteri arasında ayrım yapmaksızın ürününü sunar. 'Satmıyorum kardeşim!' deme lüksü yoktur esnafın. Yani esnaf olan, bunun gereğini yapar. Mülkün, malı sahibi olmasına karşılık müşteriler arasında ayrım yapmaksızın hizmetini sunar. Kurumlarda, özellikle de resmi kurumlarda görev üstlenenler, 'babasından miras' olarak gördüklerinden olacak, oturdukları koltuğun sahibi sanıyor kendilerini. Bulundukları odanın tapusunu üzerine almış havaları var... 
Keyfiyet doğrultusunda hareket etmeyi, devlet yönetiminin kendisine geçici bir dönem için tevdi ettiği koltuğu kişisel menfaatleri, hırsları doğrultusunda kullanmaktan çekinmemekte, adeta kefy sürmektedir...