KOCA bir yılı geride bıraktık, acılarla, hüzünle, sevinci pek görmeden, yaşamadan. Aslında hiç yaşanmadı o koskoca bir yıl. O nedenle, mevcut yaşımızı söylerken bir yıl eksik söyleyebiliriz, yaşanmamış o bir yılı 'yok hükmünde' sayarsak, bir yıl daha fazladan yaşama hakkımız da olabilir. 

2020 yılının ilk günlerinden itibaren başımıza bela olan Covit-19 ile yatıp, onunla kalktık. Eşimizi, dostumuzu, yakınlarımızı kaybettik. Günler sonrasında haberdar olduk. Sosyal medya üzerinden başsağlığı dileklerimizi ilettik. Evden işyerine, işyerinden eve giderken, 2019 yılında kolkola gezdiklerimizi bile tanıyamadık. ''Usuldendir'' deyip, kafamızı sallayarak selam verip, geçtik. Kimileri evinden çıkamaz oldu. Yaşları 65 ve üzeri olanlar ile 20 ve daha küçük olanları, 'Görüş Saatinde' görebildik. Bir anlamda açık cezaevi yöntemleri geçerli oldu.

''Ben yaşadım'' diyen var mı? ''Doya doya yaşadım'' demenizi beklemiyorum, sadece ''Evet ben 2020 yılını yaşadım'' diyebilininiz var mı? Yaşamak sadece hayatta kalabilmekle sınırlı kaldı, o koskoca bir yılda. Başımıza bela olan, bir çok yakınımızı habersiz götüren Covit-19, unutulmaz ama yaşanmamış bir yılı geride bırakmamıza neden oldu. Şimdi yeni bir yıldayız. Bu yeni yılın tamamını olmasa bile kalan belirli bir bölümü yaşamak istiyoruz. ''İsteyenler parmak kaldırsın!'' demiyorum. Zira biliyorum ki; herkes bunu istiyor, 2021 yılını yaşamak istiyor. Yakınlarını, sevdiklerini görmek, onların sağlıklı mutlu oldukları anlara şahitlik etmek istiyor.

O halde, geldiğimiz şu noktada, hızını ve etkisini yavaşlatan Covit-19'u tekrar hayatımıza sokmamak için biraz daha sabırla kurallara uymalıyız...