yazı dizisi  
(Son Bölüm)
MENDERES’İN İDAMI VE PERDE ARKASI
İdamı ve idam sürecinde yaşananlarla tarih de unutulmaz olaylar arasında yer alan Menderes idamının bilinmeyen, bilinse de unutulan yönlerine bakarken ben gözyaşlarıma hâkim olamadım, bazen şunu diyorum kendime bu aziz Ülkemin ne kadar da çok utanılacak vakası varmış.
Bakın, son sözleri neydi rahmetli Menderes’in.
"Hayata veda etmek üzere olduğum şu anda devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu anda karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum..."
Son arzusunu sorduklarında rahmetli Menderes’in 
Dini telkin için orada bulunan hoca ile yalnız kalarak görüşmek istediğini beyan etmişti, ancak, darbeci katiller! Kanunda böyle bir iznin olmadığını söyleyerek son arzusunu da yerine getirmemişlerdi!
27 Mayıs Cuntasının sadece Masum ve Suçsuz Menderes'e değil MİLLETİMİZE ne denli kin ve nefret duyduğunu anlamak çok da zor değil.
Amerika’nın ciddi destek verdiği, hatta ipine kadar çektiği bu idam sürecinde kansız ve idareyi iradesizce kullananlar tarafından Şehit Menderes’e tokat atmaya kadar cüret eden insan kimliğini kaybetmiş varlıklar, bir de ahlaksız bir muayeneye mecbur bıraktılar dönemin günahsızını. İşte sırf Adnan Menderes gibi düşünen imanla çarpan yüreklere karşı ego tatmini içine giren Cuntacı adiler utanmadan birkaç saat sonra asılacağı halde prostat muayenesi yaptılar.
Zorla prostat muayenesi sadece hukuk dışı değil, insanlık dışı bir muameledir...
Resmi tarihte intihar diye anlatılan "hap olayı" gerçek olmayabilir miydi?
Bu konuyu yıllar önce araştırmış bulunan Menderes'in avukatı Burhan Apaydın, çok çarpıcı verilere ulaşmıştı. Mesela Tümamiral Fuat Uzgören'in 2 Temmuz 1960 günü Yassıada Garnizon Komutanlığı'na yazdığı 'gizli' yazıda şu ilginç iddiaya yer veriliyordu:
"İstanbul Valiliği'nden alınan bir yazıda Adnan Menderes'in elinde bir Kur'an bulunduğu, bunu okuyamadığı, kendisini zehirlemek gibi bir maksat için kullanabileceği bildirilmekte ve bunun bir başkasıyla değiştirilmesi istenmektedir."
Menderes Kur'an'la kendisini zehirleyecek, öyle mi? Nasıl bir Kur'an imiş elindeki, bilmiyoruz. Kur'an bir insanı nasıl zehirler? İnsanın havsalası duruyor bu iddia karşısında.
Ancak Apaydın'a göre darbecilerin bu manasız gerekçeyle dillerine doladıkları zehirleme, idamından üç gün önce gerçekleşmiş olabilir. 6 imzalı bir heyet raporunda doktorlar, Menderes'in hastalandığı haberiyle adaya gelip hastayı muayene ettiklerini ve bir gece önce hastaya "görülen lüzum üzerine" Luminalsodik iğnesi yapıldığını yazmaktadırlar.
Bu iğnenin nasıl yapıldığı henüz anlaşılabilmiş değildir. Bir doktor tavsiyesi var mıdır? Yok. Yassıada'daki doktorlara haber verilmiş midir? Hayır.
Hal bu ki ada başhekimine haber verilmeden hiçbir tutukluya ilaç verilemeyeceği sıkı sıkıya tembihlenmiştir görevlilere. Raporu imzalayanlar da iğneyi yaptıklarını kabul etmediklerine göre peki kim yapmıştır bu iğneyi?
Avukat Apaydın, doktorlardan, bu iğneyi vurulan birisinin 12 saat boyunca deliksiz uyuyacağını öğrenmiştir. Nitekim Ada Komutanı Tarık Güryay’da hatıralarında gece 04.30'da Menderes'in kapısının önünden geçerken nöbetçi ile konuştuğunu, nöbetçinin bir ara Başbakan'ın yatağından yere düştüğünü fark ettiğini, onu kucaklayarak yatağına taşırken baygın vaziyette olduğunu söylediğini yazmaktadır. Böylece Menderes'in intihar ettiği iddiasının bir yalan olduğu, aslında onun zehirlenerek öldürülmek istendiği açık hale geliyor ona göre.
Araştırmasını daha da ileriye götüren Apaydın, doktorların hastadan aldığı kanın Adli Tıp'ta incelendiğini öğreniyor ve bu defa raporun peşine düşüyor. Buluyor da. Hayret: Resmi raporda intiharda kullanıldığı söylenen "Equanil"in zerresine rastlanmıyor. İğnenin muhteviyatında bulunan "Asit barbiturique türevi bir madde"nin tespit edilmesi şüpheleri iyice kabartıyor. Böylece intihar tezi iyice zayıflıyor.
Güya Menderes, doktorların kendisine verdiği uyku haplarını içiyor gibi yapıp dilinin altında saklamış da, bir kibrit kutusunda biriktirmiş de, 36 adet hapı içerek intihar etmişti. Halbuki bu kadar hapı bütün uğraşmalarına rağmen bir kibrit kutusuna sığdırmayı başaramamıştır Apaydın. Üstelik de bu kibrit kutusunun, odası ve üstü her gün sıkı sıkıya aranan Menderes'in pantolonunun cebinde "Harbiye'den beri", yani tam 17 ay boyunca hiçbir aramada yakalanamamış olması da son derece tuhaf değil midir? Üstelik de odasında gece gündüz bir nöbetçinin beklediğini bilirsek durum muammaya döner.
Peki 'Ölümü halinde Adli Tıp raporunda durum belli olmayacak mıydı?' diye merak edebilirsiniz. Hayır, zira "Asit barbiturique türevi madde", Menderes'e mutat olarak verilen "Nembutal" adlı haptaki maddeyle aynıdır! Bu iğnenin özellikle seçildiği anlaşılıyor.
Yani olayın ana yüzü şu ki, Adnan Menderes’i adalet asmadı! Adanan Menderes’i din ve vatan düşmanları astı, iğne de ki kasıt da şudur ki, eğer olası bir durumda idam kararı çıkmasaydı( ki mutlaka çıkardı) işi şansa bırakmama adına iğne yolu ile öldürülmesi planlanmıştı.
Ey! Bü günün idamlarını araştıranlar hep olaya “Deniz’den baktınız” biraz da “adaya” çıkın bakın.
Sevgili okurlarım idam konusuna son günlerde ki tartışmalara ışık olmak adına bazı karanlıkları aydınlatmak için başlamıştık.
İdam çıksın! İdam çıksın! Diye sesler yükselirken, ben diyorum ki aman ha “sakın çıkmasın” bu ne demek şimdi, sen Özge can katillerini mi savunuyorsun? Diyecekler bana.
Yok, kardeşim yok aksine sizden daha samimiyim bu konuda, yani daha mantıklı ve daha faydalı olacak olan “kısas” çıksın diyorum.
Öldürene diyet kesilsin bedel can olsun, bu ayrı idam ayrı, bu ülke idam yasasını kullanamadı, nice insanlar asıldı günahsız ve hepsi idam yasası ile asıldı, oysa idam değil de kısas olsaydı durum çok farklı olacaktı.
Bu Ülke idam yasasını kullanamaz da, dinimiz ne güzel anlattı ve gösterdi ancak görmek isteyen nerede?