Yıkılmışsın…
    Göz bebeklerin kararmış… Saatin sarkacı olması gereken yerde değil. Saat durmuş, sarkaç orta da değil. Korkunç bir ağrı hasıl olmuş beyninde. Pis bir koku pineklemiş burnunun ucuna. Korkmuşsun... Canın yanıyor, canın acıyor, alabildiğine “kan” alabildiğine sinek. Ölmüşsün…
    Varlığın şarapla yıkanmış, dine sarılmışsın. Dinsizliğini unutarak…
    Korku iliklerinde buz gibi. Damarların çatal çatal… Alnın kırış kırış, saçların ak pak ve yüzün ölü gibi…

Kaldınsa dağların arasında tek,
Sustunsa viranların içinde tek,
Vurdunsa merhametin çarkında tek,
Ağlama gözlerimde çaremsin tek…
  
Çelişkiler yumağı gözlerin. Çatışmaların ortasında kalmış beynindeki bütün kılcal damarların… Damarların çatal çatal… Dokunsam yok olursun. Sussan; rezilsin. Çünkü sinekler bütün haramlarına çullanmış. Haramların öyle çok ki, rezilliğini, milyonu bir araya gelse temizleyemez.
    Yalansın, yalancısın, mırıltıların küf kokuyor. Derman, aman dileme. Bu infazın merhameti yok…

Yaraysa gözlerin, ellerin ömür,
Karaysa sözlerin, bakışın ölüm,
Asırsa hasretin, gülüşün ömür,
Kalırsa gözlerim, şefkatin ölüm…
  
    Gözlerin akıyor, gözlerin çapak çapak… Dizlerin zangırdıyor, bir saatin zembereği nasıl boşalırsa öyle… Şeref seni terk ediyor. Üzülme! “Şerefsizlerinde şerefi vardır” diyen mucit, ilk defa yanılıyor belki, çünkü seni şeref çoktan terk etmiş…
    Kaşınıp duruyorsun, saçın başın bit yumağı. Ağzın burnun kulağın kurt dolmuş. Ne kadar da ayıklasan gözlerinin köşelerinden taşıyor.
    Midemi bulandırıyorsun, deli ediyorsun ruhumu. Ruhum beni boşuyor. Sen hala bulantıcı, sen hala rezilsin. Nice yıkamalarım yüzünü, boşa çıkıyor. Yüzün çamur gibi, tarifsiz bir iklimde, tarifsiz bir yansımada kalbimi daraltıyorsun. Kalbim infilak seslerinde.
    Sesler bağırtılar içinde, sen bir tünelde avazının çıktığı kadar bir suskunluğa gömülüyorsun. Kabrin irin mabedi…

Ey! Ceylanım, ölen ben,  ağıtta sen,
Kim kalmış ki, gerçek sen, dünyada ben
Dön kıblene, yanan ben, ihlasta sen,
Ey! Sevdiğim, derman sen, yıkılan ben…
  
    Kilometrelerce uzaktasın. Kilometrelerce uzakta leş gibi kokuyorsun. Haramsın, haramlığın gözlerimi kanatıyor. Bakamıyorum sana. Baktığım yerden gözlerimi yakıyorsun. Ağlatıyorsun, ağlıyorum, yüreğimi dağlıyor, seni içimden atamıyorum. Allah kahretsin!

Ağlarsa gözlerim, ellerin ömür,
Vurursa sözlerin, bakışın ölüm,
Olursa hasretin, mektubun ömür,
Durursa saçların, rüzgarın ölüm…
Gülüm…
    Hep deliler gibi sevdiğimi hatırlıyorum. Seviyorsun değil mi? Seviyorum çünkü… Çünkü her türlü rezilliğine rağmen ölüyorum gözlerin için…