SORGUN ilçesinden gelin olarak gittiği Kırıkkale'de eşinden ayrılan kadının dramı tartışılıyor, günlerdir. Hem iddialar hem de 'kadına/çocuğa şiddetin' önlenebilmesi için yapılan yasal düzenlemelerde verilen cezaların artırılmasına yönelik talepler/istekler muhtelif. ...
Verilen cezalar caydırıcı mı? Bir noktaya kadar belki... Zaten verilen cezalara rağmen 'suç' olarak kabul edilen eylemlerin devam ediyor olması, cezaların tek başına caydırıcı özelliğinin olmadığını ortaya koymaktadır. Cezalar, yaptırım uygulamaya, islah etmeye, caydırmaya yönelik olmayınca iş 'yatar çıkarım' noktasına taşınıyor...
Bir anıdır, hikayesini daha sonra kaleme alacağım... Yeri gelmişken, özetini vereyim. Karakolda karşılaştığım bir genç, elektrik direklerini tahrip etmiş. 'Neden?' sorusuna ise, 'seviyorum abi!' diye karlışılık veriyor. Seviyor ve tahrip ediyor! Sevgi ile şiddeti bir araya getirebilecek bir toplumsal anlayışla kendimizi hamur yaparken, verilen veya artırılan cezalarla şiddeti/suçu önleme şansımız ne kadardır, varın siz düşünün... 
Hergün, gündüz kuşağı dahil hemen hemen tüm kanallarda şiddeti 'masum' gösteren dizilerin, filmlerin oynandığı süre içerisinde, bilinçaltına yerleştirilen 'şiddet duygusu'nun cezalarla caydırılması mümkün olabilir mi? Elbette olmaz..
Diğer taraftan, 'suçlu/mağdur' ikileminde, karşılıklı suç indirimi tarifleri yaparak, bunun yasal düzenlemelere de yansımasını sağladığımız süre içerisinde, cezaları caydırıcı hale getirmek mümkün mü?..
Bir kişi attığı yumruktan dolayı suçludur. Karşı tarafın, tahrik ediyor olması atılan yumruğun cezasını hafifletmemelidir. Tahrik varsa, onun da karşılığında bir cezai işlem olmalıdır ki; caydırıcı özelliği olsun...