BİR zamanlar 'Yerli Malı, Yurdun Malı, Herkes Onu Kullanmalı!' diye inletirdi mahalleyi, ilkokula giden çocuklar.. Sınıflarında, okullarda kutlanırdı 'yerli malı haftası', yurdumun bereketli topraklarında üretilen ürünler sergilenerek.. Şimdilerde tahıl, çedene, nohut, fasulyeye sarıldık, 'yerli malı' diye.. Ne varki, o da gidiveriyor elimizden.. Kendisini 'nimetten sayan'  Fasulyeyi, Nohutu bile ithal etmeye başladık bu günlerde...

Öğrenciler de şaşkın!..

Uzun zamandır şahit olamadım, 'yerli malı' etkinliğine.. Önceki gün Merkez Ortaokulu bahçesinde düzenlenen etkinliğe kadar.. Ne bileyim, 'belki de düzenleniyordur da, kimse bize haber vermediğinden, bizler de haberdar edemiyoruzdur, okurlarımızı' diye düşündüm bir an.. Öyle olmadığını, etkinlikte 'ne olduğunu!' anlamaya çalışan çocukların bakışlarından ve birbirlerine 'niye dağıtıyorlar?' sorularından, anladım...

Yerli malı!...

Yozgat'ı düşündüm, sonrasında.. Mor Sünbüllü bağlarını.. Şekerpınar'ın sırtını dayadığı, Tuzkaya Mahallesi'nin adını aldığı kayalıkların arasında yetişen bademler, dağların yüzünde meyve ağaçlarının diplerinde kendiliğinden yetişen, büyüklerimizin 'dağ çileği' dediği, küçük ama kırmızıya çalan meyve, gözün alabildiğine uzanan üzüm bağları, aralarına oturmuş, yarı uzanmış elinde kitap, ders çalışan o dönemin gençleri, ağbeylerim, geliverdi gözümün önüne...
Sahi nerede o bereketli topraklardan fışkıran meyvelerimiz, sebzelerimiz, tarım ürünlerimiz?. Kaymağımız, balımız, yoğurdumuz, çemenimiz, pekmezimiz, çalmamız.. Peynirimiz, toplamda bir dönüm bile gelmeyen evimizin bahçelerinde 'karık' adı verilen toprakta yetiştirilen yeşil soğanlarımız, biberlerimiz, maydonozumuz, nanemiz.. Topçu'nun lahanası-turpu.. Karanlıderenin ayvası.. Saraykent'in üzümü.. Lök'ün pekmezi, çalması..
Hepsi mazide kaldı.. Var olanla yetiniyoruz.. Bizim olan tarımsal ürünlerin tohumunu, bugün 'düşman' olarak nitelendirdiğimiz ülkelerden alıyoruz. Mevcudu koruyamıyoruz.. Umurumuzda da değil hani.. Daha yeni.. Türkiye'de yetişmekte olan baklagillerin üretimini artırmak yerine yurt dışından ithal etme hazırlığının yapıldığı, haberleri.. Kimin umurunda?..

Yurdum malı!...

Dedim ya, kala kala kaldık, 'buğday, çedene, fasulye, nohut' gibi bir kaç kalemden oluşan tarımsal ürüne.. Onlarda gidiyor, onları da alıyorlar elimizin altından, sessiz, sedasız.. 'Yerli malı, yurdum malı' kalmıyor artık, hepsi birer-ikişer, oluyor başkalarının.. Manavlarda, marketlerde, adını bile telavuz etmekte zorlandığımız tarım ürünlerine sarılıyoruz. Mersin'in Anamur dağlarındaki muz kilosu 2 liradan satılıyor, yüzüne kimse bakmıyor, ithal edilen çikitalar 7 liradan kapışılıyor...