"At yedi günde, it yediği günde belli eder..." Yozgat'ın, kime ait olduğu belli olmayan sözlerinden birisidir. Yozgat'ı, Yozgat insanının öngörüsünü anlatan en sevdiğim, kendime rehber edindiğim sözdür diyebilirim bu özlü sözümüz için. 

İnsan, yaşamın her alanında tercihler yapmak zorundadır. Anne-babanın seçimi dışında aklını kullanmaya başladığı andan itibaren ölüme kadar yaşanan her şey tercihtir. Kimi zaman "Keşke yapmasaydım." kimi zaman "İyi ki yaptım." kimi zaman da "Zarar gördüm ama yaşamasaydım; bunun bir insan için zararlı olduğunu bilmeyecektim." dediğimiz yaşanmışlıklar bir tercihtir.

Kişinin kendi yaşam haritasını çizerken yaptığı tercihler, eğitim çağında alınan karar, meslek seçiminde yapılan tercih, insanın kendisinden sonraki kuşaklara yol göstericiliğindeki çizgisi hep tercihtir. Tabii; bu tercihlerin belirlenmesinde aile, eğitim, yaşam koşullarının zorunlu öğrettiklerinin de etkisi inkâr edilemez. Öyle ki, okuduğumuz kitaptan, gazeteden, dinlediğimiz müziğe kadar her şey, her yaşta yaptığımız tercihlerin sonucu olarak karşımıza çıkıyor. 

Kimi zaman bireysel depresyona, psikolojik çöküntüye neden olan kişisel ve toplumsal gelişmeler de bu tercihlerden kaynaklanıyor. İnsan ilişkilerinde yapılan tercihlerde örneğin; “Ev alma; komşu al.” atasözünde olduğu gibi ev tercihimiz komşulara göre değişebiliyor.

Özellikle, 1980’lerde ülkemizi adeta "acıların toplumu" gibi yașamaya zorlayan, her yaşta insanın dinlediği "Batsın bu dünya." “Yıkılmışım ben, virane olmuşum.” tarzında cümlelerin ve arka fonunda çalan müziklerin iradeniz ya da iradeniz dışında gelişen ama toplumu ve sizi olumsuz etkileyen tercihlerle boğuşurken; yıkılmışlık, mutsuzluktan başka bir duygu hissettirmesi mümkün mü? Gençliğe adım atarken okumayı tercih ettiğimiz, ya da toplumsal sorunlardan uzak tutulmak için okumamız istenen Kerime Nadir, Kemalettin Tuğcu eserlerinin her sayfasında hissettiğimiz, "Ben de bunu yaşadım, yaşar mıyım?" korkusundan başka nedir?

Bir gazetede yayınlanan Üsküdar Üniversitesi'nce yapılmış araştırmanın sonuçlarını okuyunca, insan yaşamında belirleyici olan tercihlerin, kişinin dışında aile ve siyasi iktidarların tercihlerinin daha baskın olduğunu görebiliyoruz. 56 kentte 18 yaş ve üzerinde, 3 bin 500 kişiyle konuşularak yapılan araştırmaya göre; korona virüs salgını ve iktidarın salgını önleme tercihleri insanlarda "Kendimi çok sık yalnız hissediyorum." duygusu oluşturuyor. Pandemi döneminde en çok kullanılan kelimeler ise korku, kaygı, endişe, yalnızlık, bıkkınlık, sıkıntı, mutsuzluk ve ekonomi…"Bu dönemde sizi en iyi anlatan şarkı hangisi?" sorusuna hemşehrimiz Mümin Sarıkaya'nın "Ben yoruldum hayat" şarkısı cevap olarak veriliyor, bu da araştırmanın en ilginç sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Yani kişisel tercihlerimizin belirleyicisi kendimiz, ailemiz, toplumsal olaylar, siyasi gelişmeler… olabiliyor.

Evet, bireysel tercihlerin insanı sürüklediği fiziksel ve duygusal tükenmişlikleri aşmanın reçetesi de yıllar öncesinde söylenip bugün de bir öğreti gibi hafızamızda olan "At yedi günde; it yediği günde belli eder..." sözü olmalı. Her konuda, özellikle seçmen olarak siyasi tercihlerimizde de "Dur bakalım ne olacak?" teslimiyetinin ardına sığınmadan, kişinin özgür iradesi ile ne olacağını görüp belirlemesi gerekir. Çünkü insan yaşamında, bir gün de yedi gün de çok önemli bir süre ve geri alınması mümkün olmayan tercihlerin eseridir.

Tercihlerinizden tecrübe edineceğiniz güzel bir yaşam diliyorum.