DERS zili çaldı.. Sınıflara doluştuk.. Çantamızdan o ders saatindeki konuyla ilgili kitaplarımızı çıkartma telaşını henüz bitirmeden, kapıda beliren nöbetçi öğretmenimiz, kalın sesiyle 'bırakın çantaları.. herkes otursun!' komutunu verdi.. Diğer öğretmenlerimizden farklı bir yapısı vardı.. Biraz kilolu.. Saçlarına aklar düşmüş.. Dağınık.. Sadece saçları değil, giydiği elbisesi bile çok dağınık, uyumsuz, ütüsüz.. Örneğin gri ceket içerisinde kareli oduncu gömleğinin üzerinde özensiz bağlanmış, gök mavisi bir kravat.. Sert bakışları, minik aklımızı alıyordu, adeta.. Yanında elinde tehliz torba ile bekleyen odacıya eliyle işaret edip, kendisini takip etmesini istedi. Sonra sıraları tek tek dolaşıp, çantalarımızı boşalttı. Erkeklerin çantasındaki kitaplar arasından çıkan Teksas, Tommiks, Zagor, Kiling, kız öğrencilerin kitapları arasında bulunan mecbua ve resimli romanları alıp, odacının elindeki tehliz torbaya doldurdu.. Tekrar tahtanın bulunduğu yöne gitti, sınıfın tam ortasında durup, 'bu son olsun.. bunlar yasak.. adam gibi kitaplar okuyun.. bir daha yakalarsam hepinizi okuldan attırırım!' tehdini savurup, odacıyla birlikte kapıdan çıkarken, sınıf öğretmenimiz Saime Ulusoy ile karşılaştı.. 

ÖĞRETMENLERİN KAVGASI..

Birinci desrt tamamlanmış, ikinci dersin ortalarına geldiğimizde, dışarıdan gelen bağırışmalar, bir kavganın habercisiydi.. Önce öğretmenimiz Saime Ulusoy sınıftan çıktı, dönmeyince bizlerde soluğu korudorun camlarını önünde aldık. Tüm öğrenciler okulun bahçesine yöneldi, iki öğretmenin kavgasına tanık oldu.. 

YAKAMAZSIN!..

Yerköy ilçesindeki Atatürk İlkokulu'nun bahçesinin köşesinde büyük bir çöplük vardı. Nöbetçi öğretmenimiz, topladığı dergileri, resimli romanları burada yakmaya çalışırken, bunu gören diğer öğretmenlerimizden Behçet Ulusoy'un müdahalesi ile karşılaşıyor. Sınıf öğretmenimizin kocası olan Behçet Ulusoy, bir taraftan bağrıyor, diğer taraftanda elinde kürekle, yanmakta olan  mecbuaları kurtarmaya çalışıyor.. Nöbetçi öğretmenimiz, arada bir şey söylemek istiyor ama şiddetli bir tepki ile karşılaşıyor.. O herkesi bakışlarıyla korkutan, dev gibi adam küçülmüş, ama yaptığından pişmanlık duymayan bir tavır takınmış, bekliyordu.. Behçet Ulusoy, ateşi söndürdükten sonra,  'Sen nasıl bir öğretmensin!' diye çıkıştı. Diğer öğretmenin yanıt vermesini beklemeden devam etti.. 'Çocukların gözleri önünde dergileri, mecbuaları yakacaksın, onlara ilim öğretmek yerine, ilmi öğreneceği kitapları yakacaksın.. Olmaz kardeşim!' diye seslendi.. Nöbetçi öğretmenimiz, 'Ama onlar zararlı!' dedi, lafını bitirmeden Behçet öğretmenimiz, 'Ne zararlısı kardeşim.. Bunlar çocuk, okusunlar, ne okurlarsa okusunlar.. Bizim görevimiz onlara okuma alışkanlığını aşılamak!' diye korşılık verdi. Bu esnada İlköğretim  Müdürü de olan İbrahim İbiş, geldi.. Aralarında bir süre konuştular..

BUNLAR YARIN HAFİF GELİR!..

Ertesi gün sabah okulda ders zili çaldı. Herkes Atatürk Büstü'nün önünde toplanıp, sırayla okula gireceği anı bekleme başladı.. Karşımızda okuldaki tüm öğretmenler belirdi.. Önce hem okul müdürümüz hem de İlköğretim Müdürü olan İbrahim İbiş kısa bir konuşma yapıp, sonrasında sözü Behçet Ulusoy öğretmenimize bıraktı. 'Çocuklar, sevgili arkadaşlar' diye söze başladı, Behçet öğretmleniz.. Sonrasında, 'Bizler bu çocuklara bir şeyler öğretip, geleceğe hazırlamak üzere görevliyiz. Okuma alışkanlığı kazandırmak da bizlerin görevidir.   Bugün zararlı olarak nilendirilen, kesinlikle zararlı olduğuna inanmadığım mecbuaların okunmasında bir sakınca bulunmadığı gibi, faydası da vardır. Bugün ilkokulda bunları okuyan çocuklar, yarın ortaokula gittiğinde bunların çok hafif geldiğini anlayacak, liseye başladığında da kendi tercihini kendisi yapıp, farklı kitapları okumaya başlayacaklardır' diye seslendi, sözü bir gün önce yaşananlara getirdi.. 'Dün yaşananlar hoş değildi. Ancak, bizler öğretmeniz.. Bu çocuklar bizi örnek almaktadır. Eğer biz bugün çocuklarımızın gözleri önünde basılı evrak da olsa yakarsak, yarın okuyacak bir şey bulamayız.. Bu çocuklar bizlerin geleceği.. Bizlerin eseri.. Eserlerimize, yasakları değil, okumayı, sevmeyi, saygı duymayı, vatanı, milleti öğretmeliyiz!' diyerek, konuşmasına noktayı koydu...