SÖZLERİME yaşanmış bir hikayeyle başlayım…
Zamanın behrinde vilayetin birinde yerel seçim yarışını kazanan Belediye Başkanı koltuğuna yeni oturduğu günlerde, 'hayırlı olsun' ziyaretleri başlar.
İki güzel giyimli kadın güzel bir çiçek alırlar bir pakette çikolata yaptırarak hem Belediye Başkanını tebrik etmek hem de sürüncemede kalan işyeri ruhsatlarını başkan beyin gözü açılmadan onaylatmak isterler.
Başkan; yeni seçilmenin heyecanıyla iki kadının kendisini ziyaret etmesinden son derece memnun kalır, kendisine uzatılan evrakı da imzalayarak “Hayırlı olsun Bacım” diyerek güzel dileklerde bulunur. Aynı evrakı Vali Beyde onaylama zorunluluğu olduğundan soluğu valilikte alırlar.
Vali bey evrakı okur, inceler ve altında belediye başkanının imzasını görünce şaşırır… Hemen yeni seçilen belediye başkanını arayarak önüne gelen evrak hakkında konuşurlar. Başkan Beyin imzalamış olduğu evrak; Genelevi ruhsatı verilmesiyle ilgilidir.
Muhafazakar başkan bu gerçeği vali Beyden öğrenir öğrenmez hayıflanır, “Aman imzalamayın sayın valim, evrakı hemen bana yollayın rezil oluruz” diyerek imzasını geri çeker.
Yozgat her ne kadar küçük bil il olsa da her konuda köklü bir kültüre sahiptir. 1914 yılında Tiyatro kumpanyalarının yapıldığı, şehrin merkezinde birden fazla meyhanelerin bulunduğu, sokaklarında sazlı-sözlü cümbüşlerin yankılandığı bir şehirdir.
Yozgat’a bira fabrikası gelmeden yıllar öncesinde de içkili lokanta ve lokaller vardı. Tekel Bira Fabrikasını ortadan kaldırmakla Yozgat’ta alkol kullanımı son bulmadığını, tam aksine daha tehlikeli olan uyuşturucu maddelerin ortaya çıkmasına ve kullanımına sebep oldu. 1980’li yıllarda, hatta ve hatta doksanlı yıllarda bile bu şehirde alkollü restoranlar bulunuyordu. Muhafazakar iktidarların hedefi haline gelen içkili restoranlar bir bir kapatıldı. En son bir vali tarafından geçtiğimiz yıllarda Yozgat’ta içkili restoranların ruhsatlarının iptaliyle başlayan alkol yasağı adeta Yozgat’ın her yerini meyhaneye çevirdi. Bu yazdıklarım iddia değil gerçek.
Yasakladığınız her şey etrafa yayılıyor..
Satışı serbest olduğu halde kullanım yerlerini ev ile sınırlasanız, ALLAH Muhafaza aile felaketine sebep olursunuz. Ya da etrafa yayar, çoluk çocuğu müptela haline getirir, dağ bayır, orman-çayır her yeri meyhane yaparsınız. Yozgat’lı hanımların yüzde 99’u evlerine içki sokturmaz..!
Hal böyle olunca alkol alan bu insanlar kendilerine göre kuytu mekanlar aramakta, kimi saklı gizili ören viran yerlerde, kimi kola şişesine karıştırarak çoluk çocuğun oynadığı parklarda, daha da ötesi; Çapanoğlu Camiinin avlusunda demlenmek zorunda kalırlar. Bu yazdıklarım uydurma, hamaset değil tamamı Yozgat’ta yaşanmaktadır.
Eğer ki burası bir şehir ise; önce halkın ihtiyaçlarına talepsiz imkan tanınmalı, uygun mekanlara alkol ruhsatı verilmelidir.
Evet bu şehrin geçmişinde meyhane kültürü vardı, yasaklarınızla bu zıkkımı şehrin sokaklarına, park-bahçelerine hatta ve hatta cami avlusuna kadar soktunuz. Oysa meyhanede alkol alan bir müşteri edebince yer içer, sarhoş olunca da işletmecinin çağırdığı taksiyle evine gönderilirdi. Kimse sokaklarda nara atıp küfür etmezdi. Hafta sonunu iple çekip, sırf felekten bir gece çalmak için ayda yılda birde olsa Ankara’ya Çorum’a “kafa çekmeye” gitmek zorunda kalmazdı.
Bu gerçekleri yazdığım için şahsımın “alkol kullandığı” zannı oluşabilir. Vebalimi almamanız için peşinen söyleyeyim; benim öyle bir alışkanlığım yoktur.
Tabi bir de Şehrimize dışarıdan gelen insanlar var.. Doktor, Hemşire, Mühendis, Öğretmen, Öğrenci, idareci ya da misafir. Bu insanlara kendi yaşam biçimimizi dikta etmek dayatmak zorunda değiliz. Yozgat’ta eğlence sektörünün olmayışı, sosyal problemlerin yaşanmasına, daha da ötesi “sürgün şehri” algısı yaratmaktadır. Yetkililerimiz bu konuya el atarak yeni eğlence mekanları, türkü evleri ve uygun mekanlarda alkol kullanımına izin vermelidir.