Sabrın ışığı sönüyor ve kanatları kırılıyor martıların yalnızlığım…
Sahile pineklemiş kim var, kim yok… Yeniköy yanıyor bugün ve ihtiyar bir adam haşlanmış mısır, kâğıt helva, su, çay, çekirdek satıyor sonra bir çocuk olta sallamış hayatın tam ortasına ne tutacağından habersiz bekliyor. Umut işte, kimi bir bardak daha fazla çayın peşinde, kimi oltasına vuran birkaç fazla balığın… Keşke herkes tavası, ihtiyacı kadar dadansa hayatın bu yakasına yalnızlığım…
Özümü çürüten bir bataklık balığı gibisin. An be an sömürüyorsun iliklerimi ve benden kalmıyor geriye bir damla kan yalnızlığım…
Alışamıyorum bu iç boş, dışı çürük mevsime. Neredeysen çıkıp gelsen, ses etmesen, öylece sevsen, hangi ayın? Hangi yılın değişir? Neyin eksilir yalnızlığım?
Pejmürde ve sürgünde geçen ömrümün bu yakası kir pas içinde yalnızlığım. İnsan kendinden iğrenir mi? Gördüğü yüzden her sabah çekinir mi? Hani aynada sır saklıydı? Hani gülünce güler, seni öyle ya da böyle sever, hiç yere atmaz, hayatına, her şeye değer, hani bana gülümserdi aynalar yalnızlığım?
Kışlar içindeyim, karabasanlar mevsimindeyim ve ömrü tespih yapmış çekenler şehrindeyim. “La bize şu diyorlar, bu diyorlar” meselesinde, cinnetler geçirmekteyim. Birde sen vuruyorsun ya, hani hiç aldırmıyorsun ya, görüp görmezlikten, bilip bilmezlikten geliyorsun ya, isyanlarım yetmezmiş gibi birde sen umursamıyorsun ya, gelmiyorsun ya, inanılmaz koyuyor insana, sayamadığım nice çıldırmalarımın içinde, birde senin yok saymaların yalnızlığım…
Eksilirken birer ikişer, dizlerimin feri gidiyor önce ve gözlerimin ışığı sönüyor sonra… Aldırmıyorsun ya, sende atıp gidiyorsun ya, yok sayıyorsun ya ve kırıp atıyorsun ya kanatlarımı… Aşk olsun! Diyorum, ne deyim? Aşk olsun! Yalnızlığım, aşk olsun…?

BENİ DÜŞÜNME
 Ölümüne sevdiğin adamdın hani?
Acımadın! Vurdun ha! Vurdun yar...
Sevdin, çok sevdin ama neler ettin neler?
Bumuydu sevmelerin? Bumuydu aşkın yar?
 
Savaştan başka bir şey değildi aşkımız,
Bitirdin içimdeki seni, yaktın beni yar...
Kaç defa öldüm? Kaç defa dirildi aşkımız?
Kaç deprem? Kaç yıkım yaşadım? Bilmedin yar...
 
Bilsen kaç enkazın altında kaldı bu can...
Neyin peşinde, neyin hesaplarındasın yar?
Cümle alem anladı, kanıyor bu can,
Bir sen anlamdın, bir sen sarmadın yar...
 
Kalbinde, sende yaşarken saymadın,
Vurduğunda, yıkıldığımda anlasaydın yar...
Elim değmedi eline, verdiklerime kanmadın,
Tek dileğim vardı inanmadın,
Mutlu olmadın yar...
 
Anlasaydın örselenmez, tükenmezdik yar,
Az konuşup, çok sussaydın
Ayrılmazdık yar...
Anlasaydın, yorgun düşmez,
Kaybolmazdım yar,
Az dövüp, çok sevseydin toz
Toprak olmazdım yar...


Vuslatımız kışa dönmüş, bahara, yaza değil,
Mutlu musun? Diyordun, ölüyorum yar...
Aşkımız acıya dönmüş,
sevince, sevgiye değil,
Acımadın, vurdun ha!
Vurdun, ben yokum yar...
 
Gitmeleri ve ayrılığı reva gördüğün
gönlüme,
Ne olur bundan böyle ses etme!
Hal kalmadı yar...
Dizginleyemediğin sözlerin,
kahır oldu yüreğime,
Seni Allah'ına, seni sana bıraktım,
yolun açık ola yar...
 
Beni düşünme, yanmalarım rüzgarın
önüne kül etse de,
Acı en çok bana yakışıyor,
öyle diyor dostlar yar...
Beni unut, kanmalarım,
kederlerim öldürse de,
Acılar yoldaşım yar, off! Off!
Ne çok çekmişim senden yar...
İsmet Polat