BENİM birbirinden yürekli, birbirinden insancıl dostlarım, arkadaşlarım var…
Onlar beni hiçbir konuda yalnız bırakmadılar, bırakmazlar. Bu güne kadar neye niyet etmiş, hangi işe el atmışsam o değerli insanları yanımda yakınımda gördüm, neyi başardıysak, birlikte imza atmışızdır.
En son merkezi Antalya’da bulunan “Bırakın Kızlar Okusun Derneği” Yönetimi tarafından Yozgat’a da bir kütüphane kurma önerisi geldi, “siz adresi belirleyin, birlikte kitap toplayıp kurulacak olan bu kütüphaneye de sizin adınızı verelim” denildi. Benzer şekilde birçok illerde bunu gerçekleştirmişlerdi. İsim konusunu sonra hallederiz diyerek işe başladık. İl Milli Eğiti müdürlüğüne müracaatta bulunarak fikrimizi beyan ettik ve bize Sarıfatma köyünü adres olarak verildi. İlk iş olarak o köye gittim okulumuzun yöneticileriyle görüştüm. Yozgat merkezine 56 Kilometre uzaklıkta bir köy olması ve çocukların kitaplara ulaşma zorluğunu düşünerek tam isabet demekten kendimi alamadım. Sarıfatma köyüne giderken Kurtuluş Savaşının isimsiz kahramanı “Şehit Elif Bacının” köyünden geçmiş, onu rahmetle yad etmiştim. Musabeyli köyünde birkaç yaşlı ile görüştüm, Şehit Elif Bacı hakkında bir şeyler sordum. Köyde hatırlayan olmadı. Birden aklıma geldi, açılacak bu kütüphaneye Şehit Elif Ananın adı ne güzel olur diye düşündüm. Dernek yönetimiyle de görüşerek bu kütüphanenin adı;“ŞEHİT ELİF ANA KÜTÜPHANESİ”  önerisinde bulundum. 
Şehit Elif Bacının öyküsünü de ekleyerek Sosyal medya üzerinden dostlarımla paylaştım. Şehit Elif Bacı; Tekalif-i Milliye gönüllüsü olarak cepheye erzak götürürken donarak yaşamını yitirmiş bir annemizdi.  O karantina günlerinde sokağa çıkma kısıtlamalarına rağmen deyim yerindeyse her ilden  kitap yağdı. Köyün uzak olması nedeniyle kargo şirketleri şehir dışına taşıma yapmıyordu, bu yüzdende kendi evimin adresini verdim. Diğer bir risk ise, virüsün bulaşma ihtimaliydi.. Türkiye’nin farklı illerinden gelen kitaplar ve koliler belli süre beklemesi gerekiyordu. Beş ay gibi bir sürede üç bine yakın kitap toplamıştık. 
Dedim ya, yalnız değildim.. 
Benim yüreği insan sevgisiyle dolu dostlarım vardı. Hiçbir zamanda beni yalnız bırakmadılar, hayal kırıklığına uğratmadılar.
Geçen Pazar günü Yozgat’ımızın değeri Ertuğrul KAPUSUZOĞLU Hocamı da yanıma alarak birlikte topladığımız kitapların bir bölümünü Sarıfatma köyü İlköğretim okuluna teslim ettik.
Köye vardığımızda kimsecikler yoktu. Okulun önüne geldiğimizde ise, öğrenciler geleceğimizi haber almış, okul bahçesinde ağızları maskeli bir halde bizleri beklerken bulduk.
Duygulandım, sanki suya hasret çiçekler gibiydiler, her biri ayrı bir renk, her biri ayrı bir yürek. Burada da yalnız değildim. Başta köy muhtarı, okul görevlisi ve çocuklar…
Köy muhtarından öğrendiğimize göre on üç köyün çocukları taşımalı eğitim yöntemiyle burada okuyorlardı. Köyün etrafı dağlık ve ormanlık olduğundan ekilebilir arazi neredeyse yok gibiydi. Coğrafi fakirlik çocukların üzerine sinmişti sanki. İster istemez “daha fazla ne yapabiliriz” düşüncesi sardı benliğimizi.
Çareyi yine dostlarımıza başvurmakta buldum.
Bir köy çocuğu sizden ne isteyebilir ki.. 
Çocukça düşünerek, kırtasiye başta olmak üzere, oyuncak ve spor malzemelerinin en güzel hediye olacağını yüreğimde hissettim ve yine sizlere müracaatta bulundum.
İyilikte bir salgındır aslında. Hem de öyle güzel bir salgın ki deme gitsin. Nerede ne kadar iyiliksever varsa hepsi seferber oldu. Tıpkı arılar gibi. Çiçek çiçek dolaşıp topladığınız ballar, hiç tanımadığınız, görmediğiniz çocukların damaklarında doyumsuz tat bırakacak.
İyi ki varsınız güzel ve yürekli dostlarım. Hepinizi çok çok seviyor tüm kalbimle kucaklıyorum, büyüklerimin ellerinden hürmetle öpüyorum. Gönderdiğiniz hediyelerin sevinç çığlıklarını en kısa sürede kulaklarınızla duyacaksınız. İnanıyorum ki, bu çocuklarda büyüdüklerinde sizleri örnek alacak ve sizler gibi iyi insanlar olup, bu güzel salgını dünyaya yayacak.