YALAN; “doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz”dür. Yaşamımızda sıkça kullanırız yalanı. Kullanırken de kendimize göre gerekçelere sığınırız.
Yalan bir tür savunma mekanizmasıdır. Çoğu zaman birini kandırmak, aldatmak için kullanılır. Bundan bir çıkar sağlanır. Kimi zaman korku kökenlidir. Kendine gelebilecek bir zarara engel olmak için başvurulur. Bazen de birini korumak, onu üzmemek için kullanılan zararsız bir yöntemdir. “Beyaz yalan, pembe yalan” dediklerimiz bu türdendir. Hangi amaçla kullanılırsa kullanılsın, yalan gerçek dışı bir söylemdir. Bu nedenle hoş görülemez.
Yalanın yaşla doğrudan ilintisi vardır. Çocukların, gençlerin, olgunların, yaşlıların yalan söyleme nedenleri birbirinden farklıdır.
Çocuklardaki yalanın asıl nedeni aile baskısı ve bu nedenle oluşan korkudur. Ailesinde birtakım yasaklarla eğitilen çocuklar, bunlardan birine uymadıklarında eğer hoşgörüyle karşılanmayacaklarını biliyorlarsa hemen yalana başvurup kendilerini korumaya çalışırlar.
Çocuklardaki yalanın bir başka nedeni, istediklerini elde etme düşüncesidir. Ayrıca birini korumak, kendini olduğundan iyi göstermek, arkadaşları üzerinde egemenlik kurabilmek de çocukların yalan söyleme nedenleri arasında yer almaktadır. Bunların aile baskısı ve korkuyla doğrudan ilgisi yoktur.
Çocuklardaki yalanı önlemenin en etkin yolu, onları yalan söylemeye iten yanlış uygulamalardan uzak durmaktır. Çocuklara yaşantıları süresince birtakım yanlışlar yapmalarının doğal olduğu bilinci kazandırılır ve bundan kendilerine bir ders çıkarmaları gerektiği öğretilirse sorun çözülür. O zaman çocuklar, bir korkuya kapılmayacakları için yalana sığınmazlar.
Gençlerin yalana başvurmalarında da aile baskısı vardır kuşkusuz. Ancak başka etkenler de devreye girer gençlik çağında. Bir hedefe ulaşabilmek, bir çıkar sağlamak, birini kandırmak gibi nedenler çıkar ortaya. Yalan giderek masumluktan uzaklaşır. Zaman zaman çok tehlikeli boyutlara ulaşır. Öyle ki kişilerin, ailelerin, toplumun düzenini bozar. Kimi zaman adaleti yanıltır.
Olgun yaştaki kişilerin yalanları aile baskısından uzak, ama gençlerinkiyle hemen hemen aynıdır. Evlilik, iş hayatı gibi durumlar, bu yaştakilerin yalanların boyutunu biraz daha genişletir. Eşini aldatanlar yalana en çok sığınan kişilerdir. İş hayatında da kendini koruma duygusu, varlığını hissettirme, başkalarını kontrol edebilme isteği insanları yalan söylemeye iter.
Yaşlıların yalanları gençlere ve olgunlara göre genellikle daha masumcadır. Yaşlılar, bir tür ikinci çocukluk dönemine girmişlerdir. Bu dönemde söylenen yalanlar; çoğunlukla kendileriyle daha çok ilgilenilmesini sağlama, dikkati üzerlerine çekme, yalnız kalmama ve korunma isteğinden kaynaklanır. Elden ayaktan düşme korkusu taşıyan yaşlılar; iyice çocuklaşıp kızlarından, oğullarından, diğer yakınlarından ilgi beklerler. Bu ilgiyi bulamadıklarında da yalana başvururlar. Burada yalanın iyice kişiselleştirilmesi söz konusudur. Bu amaçla söylenen yalanlarda başkasına zarar verme amacı yoktur. Ama az da olsa tehlikeli boyutta yalan söyleyenlere rastlanır bu yaştakilerde.
Çok özel hesap ve çıkarlarla söylenen yalanlar en tehlikeli olanlardır. Bunlar “kuyruklu yalan”lardır. Bu tür yalanlar; aileleri yıkar, adaleti yanlışa sürükler, toplumu bölüp parçalar… Kışkırtmacıların yalanları bu türdendir. Sosyal medyayı güçlü bir biçimde kullanan bu yalan ustalarına karşı çok dikkatli olmak ve tuzaklarına düşmemek gerekir.
Yalanı yalan yapan, inananları olmasıdır. Homer Simpson’un dediği gibi, “Yalan iki kişinin eseridir: Biri söyler, diğeri inanır.” Gerçekten öyle değil mi?..
Yalan virüse benzer, hızla yayılır. “Gerçek ayakkabılarını giymeden, yalan dünyayı üç kez dolaşır.” diyor Mark Twain.” Ne kadar güzel bir söz!..
Yalan kar topu gibi yuvarlandıkça büyür. Dolayısıyla inananı çoğaldığı için etkisi de artar.
Yalan çok çabuk değişime uğrar, yılan gibi deri değiştirir. Çünkü gücünü yitirdiği düşünülen yalanların yerini yenileri alır.
Yalan kopyalanmaya ve uyarlanmaya çok uygundur. Beğenilen ve tutunan yalanlar, kişilerin kendi koşullarına uygun duruma getirilerek kullanılır.
Yalan kimi zaman bumerang gibidir, dönüp dolaşıp söyleyene değer. Yalandan başkalarının yanı sıra, kendisi de zarar görür. Ambose Bierce’nin dediği gibi, "Bir insanın hayatta yiyebileceği en büyük çelme, yalanının kendi ayağına dolaşmasıdır."
“Yalana sarılmaktansa yılana sarıl.” diye boşuna dememişler. Demek ki yalan; kötünün de kötüsü, uzak durulması gereken bir söylemdir. Çehov, “Yalan kadar insanı alçaltan bir şey yoktur.” diyor. Bu nedenle tüm kapılar yalana kapatılmalıdır.