YOZGAT'ın ciğeri olarak adlandırmaktayız, Türkiye'nin ilk milli parkı Çamlığı. Şehir merkezinin bahçesi konumunda. Görünen o ki gelecek yıllarda şehrin göbeğinde yükselen bir değer olacak. Divanlı Mahalle oldu, gelecek yıllarda çamlığı çevreleyen diğer köyleri de aynı akibet bekliyor...
Yozgatlı için çamlığın önemi büyük. Bugüne kadar gözü gibi bakıp, tepesinde tüten bir tütün gördüğünde, tabana kuvvet, soluğu tüten dumanın başında alan Yozgat insanı, bugün aynı duyarlılığı göstermiyor. İstisnalar kaideyi bozmaz ama gerçek bu. Dün yaşadık, gördük. Birileri çamlığın bir şekilde yanmasına vesile oldu, birileri de uzaktan, yükselen dumanı seyretmekle yetindi...
Peki niye böyle oldu? İnsanlar, dün gölgesine sığınıp, Hıdırellez etkinliği yaptığı, düğününde, nişanında, mutlu gününde nefes aldığı Yozgat Çamlığı ile arasına set örme gereğini, bileyerek/bilmeyerek neden duydu? O yıllarda bu kadar Orman Muhafaza görevlisi yoktu. Buna karşılık, herkes çamlığı muhafaza edip, temiz tutabilmek için mücadele verirdi. Çamlıkta oluşturduğu pisliği beraberinde götürmeyenler kınanır, ayıplanırdı. 'Sen evinin ortasına çöpü bırakıp, üzerinde oturabiliyor musun!' tepkisi verilirdi...
Mademki bu kerre mağlubuz 
Netsek, neylesek zaid. 
Gayrı uzatman sözü. 
Mademki fetva bize aid;
Verin ki basak bağrına mührümüzü
diyor, Şeyh Bedrettin, kendi idamına onay verirken. Bizler de, geleceğimizi yok edebilmek için takındığımız vurdumduymazlığımız ile yakalım ormanları, yok edelim çamlığı, verelim idam fermanımıza onayı, olsun bitsin...
Sadece Yozgat şehir merkezinde bulunan çamlık değil. Çayıralan ilçesinden başlayıp, Akdağmadeni ilçesinden, Saraykent'e oradan Kadışehri, Çekerek ve Aydıncık ilçesine kadar uzanan orman varlığımız, sanmayın ki sadece gölgesinde serinlediğimiz mekanlardır. Ormanlarımızın sağladığı oksijenle ayakta duruyoruz. Ormanlarımız sayesinde topraklarımız muhafaza edilip, yağmur bulutlarının altında geziniyoruz. Islanıp, susuzluğumuzu gideriyoruz...
Tarım alanlarını sulamak için su bulamıyoruz. İçebilmek için kaynak sularımız çekildi. Barajlar, göletler inşa ediyoruz. Son damla suları da kullanıp, yaşamımızı idame ettirebilmek için. Yeni kaynaklar arıyoruz. Ulaşamıyoruz. Ulaşabildiklerimizi şebekelere verip, binbir arıtma yöntemi kullanarak, tüketebiliyoruz. Tüm bunların sorumlusu biz değil miyiz? Doğayı hoyratça kullanıp, yok ederek bugünlere ulaştık. Bu saatten sonrası yok artık. Elimizde kalanları koruyup, çoğaltmaktan başka çaremiz yok iken, yok etme telaşımızı bir kenara bırakmak durumundayız...
Ormanlık alanlarda çıkan yangınlarla ilgili 'piknikçiler' denilip, işin içinden çıkıldı. Gerçekten pikniçiler mi? Sorgulandı mı? Sanmıyorum. Meseleyi 'suçlu bulundu' diyerek, çözdüğümüzü düşünerek hareket edersek, yenilerine de davetiye çıkartmış oluruz. Konu iyi irdelenmeli. Benden söylemesi....
DÜNDEN BUGÜNE, BUGÜNDEN YARINA
-OKUL GİBİ TİYATRO

YOZGAT’ta geçen yıl resmi olarak kurulan Amatör Sürmeli Tiyatro Topluluğu, yeni sezon hazırlıklarına 16 Ekim 2003 tarihinde başladı, tiyatroda rol almak isteyen yeni isimlere de kapılarını açtı. Yozgat Kültür ve Turizm Müdürlüğü salonunda çalışmalarını sürdüren Amatör Sürmeli Tiyatro Topluluğu, Kasım ayı içerisinde seyirciyle buluşacak.