SİYASETTE sürekli manevra yapanları, oradan oraya köşe kapmaca oynayanları “Yağmur nereye yağarsa tarlayı oraya çekenler!” diye tanımlıyorum.
Bulunduğumuz nokta açısından değerlendirdiğimizde yerel siyasette bu durumu daha iyi gözlemlemek mümkün.
Yenilenen İstanbul seçimleri nasıl ki bazı insanların genel siyasi tavırlarında ve davranışlarında değişikliğe neden olduysa, yerel ölçekte de aynı değişimi hissediyoruz.
Birçok şey üst üste geldi ve dün sesi soluğu çıkmayanlar seslerini yükseltmeye başladılar.
Beklenti içinde olanlar ise en ön saflarda yer alıyorlar.
Son yerel seçimlerde Ak Parti adayı olarak Yozgat Belediye başkanlığını kazanan ve koltuğuna oturan Celal Köse’yi bundan sonrası için zorlu bir süreç beklediğini düşünüyorum.
Dün bir, bugün iki… Seçim öncesinde Köse’ye destek konuşması yapanlardan eleştiriler yükselmeye başlamış. Bunları duyuyordum fakat birkaçına şahit olduktan sonra ben de şaşkınlığımı gizleyemedim doğrusu.
Belediye Başkanı Celal Köse biri belediye meclisinden Ak Partili meclis üyesi, diğeri İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nden memur olmak üzere iki başkan yardımcısını görevlendirdi ve yetkilendirdi.
Köse’nin belediye meclisinden bir meclis üyesini daha başkan yardımcısı olarak görevlendirmesi beklentisi var.
Tabi ki bu beklenti bazı meclis üyelerinde…
Beklentisini yakın çevresine dillendirenler olduğu gibi, tavırlarıyla hissettirenler de var.
Bunun nedeni ise seçimlerde başkanın en yakın aday ile aradaki oy farkının az olması. Ak Parti adayı Celal Köse ile bağımsız Kazım Arslan arasında 2 bin 165 oy farkı vardı.
Ak Parti önceki seçimlere nazaran az sayılabilecek oy farkıyla belediyeyi kazandı.
Bu da “Celal Köse beni meclis üyesi yazdığı için ona şu kadar oy getirdim” düşüncesiyle hareket eden bazı meclis üyelerinin “Ben olmasam seçimi kazanamazdı” tavrına bürünmelerine yol açtı.
Zaten bazı meclis üyelerindeki “başkan yardımcılığı beklentisi” de bundan ileri geliyor.
Demem o ki; birileri yarın öbür gün yağmurun yağdığı yöne tarlayı çekip başkanı zor durumda bırakabilirler.
Ak Parti teşkilatlarının 23 Haziran İstanbul seçimlerindeki başarısızlığı kabine başta olmak üzere teşkilatlara kadar uzanacak yeni bir yapılanmanın ve parti içi değişimin yapılacağına olan beklentiyi yükseltti.
Vatandaş özellikle halktan kopmuş, “önce ben” düsturuyla hareket eden teşkilat mensuplarının partiden uzaklaştırılmasını istiyor ve “Ben partisi değil, biz partisiyiz” düsturu ile yola çıkan Ak Parti’nin özüne dönmesini bekliyor.
Yoksa mazeret üretmek insanoğlunun işidir!
Her şeye bir mazeret bulunur.
Suçu başkalarının üzerine atarak “Şundan böyle oldu, bundan şöyle oldu” demek kolaydır.
Oysa siyaset “duruş” ister.
Öte yandan, “Yağmur nereye yağarsa tarlayı oraya çek” mantığıyla hareket eden insanların kendilerine bile hayrı yoktur.
Başarı-başarısızlık kılıfları aramak yerine, özeleştiri yapmak gerek.
Velhasıl, ders alınmış başarısızlık başarı demektir.
Sağlıcakla…