YERKÖY ilçesinin çiçeği burnunda gazetecileri olarak, vatani görevini yapmak üzere Ankara’ya giden Saygı Öztürk’ten devraldığımız ‘ulusal’ nitelikteki gazetelerin muhabirleri olarak, görev aşkıyla sabahın erken saatlerinden gecenin geç vakitlerine kadar haber peşinde koşuyor, ‘yarın ne yaparız?’ sorusuna yanıt bulmaya çalışıyoruz. Akajans Muhabiri Azmi Doğan ile birlikte, kahverengi, bavul tipli çantamızı omuzlarımıza atıp, elimizde fotoğraf makineleri ile kendimizi sokağa attığımızda sabah ile öğle arasında bir vakitti. 
Yozgat Yolu’ndan yürüyerek, Doğu-Batı bağlantılı ana yola ulaşmak için yolumuza ağır adımlarla devam ederken, haber niteliği taşıyabilen bir kare fotoğraf yakalayabilmenin de hesaplarını yapıyor, kendi aramızda da konuşuyorduk. İlçeden geçen ırmağa yaklaşırken, ırmak kenarında bulunan Erbaşların tarlada kadınların, çocukların, erkeklerin hep birlikte çalıştıklarını görünce durakladık. Zenit Marka fotoğraf makineme yeni aldığım 70 milimetre uzunluğundaki objektifi de deneme imkanı bulmanın heyecanı ile iki kare fotoğraf çekebildim.
Tarlayı, çalışanları çıplak gözle taramaya başladığımda, çadırın önünde oturup, sigarasını tellendirirken, çayını yudumlayan, hasır fötr şapkalı şahsın ayağa kalkıp, ‘ne çekiyorsunuz!’ diye bağırırken, küfrettiğini, ellerinde pancar çapası ile koşar adım üzerimize doğru yönelen kadınları, erkekleri görünce çareyi kaçmakta bulduk.
ÇADIRDA YAŞAM
Her yıl 5 bin civarında ailenin Yozgat’a gelip, tarım alanlarında sosyal güvenceden yoksun, sağlıksız çadırlarda barınarak, tarım işçiliği yaptıklarını öğrendiğimde, Yerköy’den Yozgat’a gelip, birden fazla gazetenin muhabirliğini yaptığım ‘Ajans Seyfi’ lakabıyla tanımlandığım dönemlere denk geliyor. Aradan yıllar geçmiş, ellerinde çapalarla ‘niye çekiyorsun?’ sorusunu yöneltenlerin yerine, kendilerinin çilelerini haber yapmamız için kapımızı çalan aileler almaştı. Osmaniye'nin Kadirli ilçesinden 1993 yılında gelen, gidiş-gelişin masraflı olması nedeniyle kurdukları 5 çadırda, 8'u çocuk toplam 20 kişiden oluşan 3 ailenin fertleri de bunlardan birisiydi. 
Boğazlıyan ilçesindeki eski hayvan pazarı sahasına kurdukları 5 çadıra yerleşen Davulcu, Günfer ve Boz ailesinin fertleri, yaz aylarında tarım alanlarında çalışıp, geçimlerini temin ediyor, kış aylarında ise günübirlik işler yaparak, karınlarını doyurmaya çalışıyor. Kışın dondurucu soğuklarında ısınabilmek, sıcak bir tas çorba içebilmek için başvurdukları kaymakamlık ve belediyeden zaman zaman yardım aldıklarını da ifade eden aileler, ''20 kişiyiz, yapılan yardımlar hemen bitiyor'' diyerek, kendilerine yardım elinin uzatılmasını istiyorlar.
BAŞKA ÇAREMİZ YOK
Çadırda yaşayan aile fertlerinden Tatiz Davulcu, Yozgat'ta gelip, çadırda verdikleri yaşam mücadelesini ''Memlekete dönsek orada da durum aynı, burada kalıyoruz, gidip-gelmek için masraf yapmıyoruz'' diye özetledi. Sonrasında ise, ''Biz aslen Osmaniye'nin Kadirli ilçesindeniz. Buralara büyüklerimiz yaz aylarında tarım alanlarında çalışmak üzere geliyorlardı. Biz 1993 yılında geldik. Memlekette dikili ağcımız yok, orada da çadırda yaşıyoruz. Gidip gelmek zor oluyor. 1993 yılından beri buraya yerleştik, çadırlarda kalıyoruz. Yaz aylarında tarım alanlarında çalışıyoruz, fazla sorun yaşamıyoruz. Ama kışın zor oluyor. Çok soğuk buralar. Geçimimizi temin edebilmek için günübirlik işlere gidiyoruz, 20-30 YTL karşılığında iş bulup, çalışabilirsek, çocuklarımızın karnını duyuruyoruz. Bazen kaymakamlık ve belediye yardım ediyor ama kalabalık olduğumuz için bu bize yetmiyor. Burada barınabileceğimiz bir yer olsa, kış aylarında ekmek parası kazanabileceğimiz bir iş olsa, bize yeter'' diyerek, devam etti.
ÇOCUKLAR DAHA YEMEK YEMEDİ
2 çocuk annesi Fatiha Davulcu da, çocuklarının sabahtan beri yemek yemediğini belirterek, ''Erkeklerimizden bazıları çalışmak için ilçeye gitti. İş bulup, çalışırlarsa ekmek getirecekler, çocuklara yedireceğiz'' diye konuştu. Fatiha Davulcu, ''Okul çağına gelmiş çocuklarını neden okula göndermiyorsun?'' şeklindeki soruya, ''Nasıl gönderelim, biz geçim derdine düştük, karnımızı doyuramıyoruz'' yanıtını verdi.
ASKERE GİDECEK PARAM YOK
Çadırda yaşayan aile fertlerinden 20 yaşındaki Yaşar Günfer, İzmir Bornova'da bulunan birlikte acemi eğitimi aldıktan sonra Eskişehir'e dağıtım olduğunu belirtti. Yaşar Günfer, ''Buraya geldim, eşimi çocuklarımı gördüm ama şimdi Eskişehir'e nasıl gideceğim onu düşünüyorum. 9 Şubat tarihinde Eskişehir'deki birliğimde olmam gerekiyor. Yol parası bulmaya çalışıyorum, işe çıkıyorum ama elim boş dönüyorum'' şeklinde konuştu, derdini özetlemeye çalışırken, hüzün kapladı yüzünü.
AKÜYLE ÇALIŞAN TV
5 ayrı çadırdan birisinin tepesinde karasal yayını çeken televizyon anteni dikkat çekiyor. Kemal Boz, ''Elektrik yok. Geceleri bazen bir araya gelip, dertleşiyoruz, televizyon izleyip, vakit geçirmeye çalışıyoruz. Televizyonu bir aküye bağladık, aküyle çalıştırıyoruz'' dedi.
SOSYAL GÜVENCELERİ YOK
Yozgat İl Milli Eğitim Müdürlüğü, çadırda yaşayan çocukların eğitimlerini aksatmamaları amacıyla alan taraması yaptı. Tespit edilen çocukların kıyafet, okul malzemeleri temin edilip, bunların dağıtımı yapılmak üzere Yerköy ilçesine gittik.  Hemen yanımda oturan kısa boylu, göbekli, tıknaz birisi ''beni tanıdın mı?'' diye sordu. Döndüm, baktım, ''Yerköy'den ayrılalı çok oldu. Sima yabancı gelmiyor ama çıkartamadım'' diye karşılık verdim. ''Kanağan kenarında çalışıyorduk, sen de bir arkadaşınla bizim fotoğrafımızı çekmiştin ya'' dedi, durdu. Nefeslenip, ''işte o sizi kovalayan simsar benim'' diye devam etti.
Tanışma merasiminin ardından, ''niye öyle tepki vermiştiniz?'' diye sordum. ''O gazeteyi halen saklıyorum!'' diye karşılık verdi. Nasıl bir haber yaptığımı hatırlamıyordum ama ''Neden?'' diye sordum. ''Siz pancar çapası başladı diye haber yapmışınız. Günaydın gazetesinde çıktı. Fotoğrafa bakmışlar, sigortadan geldiler. Bir sürü ceza yazdılar. Hepsi sigortasız çalışıyordu. Bir daha belimizi düzeltemedik. Sürekli geldiler, kontrol ettiler. Sigorta yaptırınca, işçilik artıyor. Biz kazanamıyoruz. Tarla sahibi de fazla yevmiye vermiyor. Şimdi bıraktım, başka iş yapıyorum'' diyerek, tepki verme nedenini anlattı. Öğrenciler okula minibüslerle uğurlandı...