VEFA, bir şeyi yerine getirmek, sözünde durmak, görülen iyilikleri unutmamak, iyilikte bulunanlara misliyle veya daha fazlasıyla karşılık vermek demektir. Vefalı davrananlara vefakâr, aksine hareket edenlere ise vefasız denir. Vefa arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefa; dostluğun, asaletine, bir akitleşme sonrası verilen sözlere ihanet etmemektir. Vefa; ötelerin sonsuz mükâfatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır. Vefalı insan, beklentisi olmayan, çıkar gözetmeyen asil insandır...
Zorluk zamanlarında insanın aşkı, sadakati ve vefası daha net ortaya çıkar. Elmasla kömür burada ayrılır; bu, insanın ateşle imtihanıdır. Vefa, sevilen veya sevilmesi gereken kimselere verilen değerin bir nişanesidir, dostluk borcudur. Ağızdan çıkan sözdür, senettir, akitleşmedir. Vefa, sözünün eri olmaktır, dostluğu hatırlamaktır, iyiliği unutmamaktır, kendi sorumluluğunu hissetmektir. Vefa, Müslüman’ın en belirgin özelliklerindendir. Allah insanı, iman ve amel noktasından sözünü tutacak fıtratta yaratmıştır. Vefasızlık bu anlamda fıtrata ters düşmektir. Vefasızlık, bencillik, çıkarcılık ve enaniyettir.
Vefakarlık insanı beşerî hayatı en yüce bir seviyede taçlandıran mânevî bir haslettir. Bu ulvî his, sevilen veya sevilmesi gereken kimselere verilen kıymetin bir ölçüsüdür. Vefâ duygusuna sahip olmayan kimseler; sadece kendini, zevkini ve menfaatini düşünen bencil ve çıkarcı şahsiyetlerdir. Onun için toplum değil benlik, enaniyet, kibirlenme ve büyüklenme önemlidir.
Vefa, insana en çok yakışan haslettir. İnsan ilişkilerinde birlikteliğin ve muhabbetin en kıymetli bağı vefadır. İnsan arkadaşlarına, dostlarına ve kardeşlerine karşı vefakâr olmalıdır. Bizim üzerimizde dostlarımızın, ahbaplarımızın ve arkadaşlarımızın hakları vardır. 
Vefasızlık şeytanın hoşuna gider. Mesela arkadaşlar arasındaki sevginin azalması, kırgınlığın zuhur etmesi şeytanı çok sevindirir. Şeytanı sevindirmemek, onun oyununa gelmemek için vefakâr olmalı, arkadaşın kusurlarını fazilet, hakaretlerini de iltifat kabul etmeli. İki arkadaştan biri, diğerine sert bakınca, şeytan sevinip oynar. Allahü Teâlâ, (Şeytan, aralarını bozmaması için, kullarım güzel konuşsun!) buyuruyor. (İsra 53)
Müslüman vefakâr olur. Vefakâr olmanın, yani sırf Allah rızası için sevmenin mükafatı büyüktür. Hadis-i şerifte buyruldu ki: “Kıyamette hiç bir himayenin bulunmadığı zaman, Allahü Teâlânın himayesinde bulunacak yedi kişiden biri, birbirini (sırf Allah rızası için) sevenlerdir.) (Buhari)
Ahid veya akit, sözleşme demektir. “Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin  Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın  Şüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir (Nahl,16/ 91 ).” Kendinden güçlü olana verilen sözü yerine getirip, zayıf olana verilen söze riayet etmemek, ahlaksızca bir tutumdur. 
‘ Verdiği sözünde durmayıp ahde vefasızlık yapan kişi için Kıyamet gününde bir sancak dikilecektir ve o kişi , o vefasızlığı ile bilinecektir . ’’
Allah mümini doğru sözlü, dürüst, güvenilir, sadık, vefalı ve sorumluluk sahibi olarak tarif eder. “Onlar, kendilerine verilen emanete ve verdikleri ahde (harfiyen) riayet edenlerdir” (Mearic  70/32). İnsanlar arası ilişkilerde güven unsurunun hâkim olabilmesi için yegâne garanti vasıtası, ahde vefadır. Ahdine vefa göstermeyen kişilere itibar edilmez ve arkasından da gidilmez.