BU hafta sonu belediye başkanlarını belirlemek üzere sandığa gidiyoruz. Son 20 senenin en hareketli ve gergin seçim ortamını birlikte yaşadık.
Evet, 5 gün sonra sandığa gidiyoruz. Siyasette bir gecede çok şeylerin değiştiğine şahit olduk. Seçim şu veya bu şekilde sonuçlanacak demek için şu an bile çok erken.
Her ne kadar onlarca anket yapılmış olsa da kararı sandık başında vatandaş verecek.
Bizim için burada aslolan Yozgat’tır.
Yarın başkanlık koltuğuna kim oturursa otursun, Yozgat ve Yozgatlının çıkarları üzerinden dirsek çürütmeye devam edeceğiz.
Her ne kadar bazı adayların etrafında “Seçimleri alalım, siz görürsünüz” söylemleri ile hesaplaşma umudu taşıyan, “kraldan çok kralcı” bir güruh olsa da başkanlık koltuğuna oturacak adayın o veya bu diye ayrım yapmaksızın, Yozgat’ın ve Yozgatlının belediye başkanı olacağını umut ediyorum.
Mevcut adaylardan hiçbirinin bir hesaplaşma niyetiyle hareket ettiğini düşünmüyorum fakat adayların istemleri dışında etraflarını saran bu güruha yabancı değiliz.
Velhasıl, biz ne seçimler gördük.
Kimileri seçimleri bir varış çizgisi olarak görseler de seçimler bir son değil başlangıçtır.
Ben seçimleri birkaç ay süren propaganda döneminin ardından 5 sene sürecek hizmet yarışının başlangıcı olarak görüyorum.
Unutmamak gerek; vatandaşın gözü terazidir!
Vatandaş, başkanın ekibini, çalışmalarını ve hizmetlerini 5 sene boyunca gözlemler ve bir sonraki seçimde bu gözlemlerine dayanarak tercihte bulunur.
Adaylar Yozgat için projelerini açıkladılar.
Yarın bu projelerin ne kadarı hayata geçirilecek, verilen sözlerin hangileri yerine getirilecek, biz bunların takipçisi olacağız.
Kendimiz için değil, Yozgat için.
Yozgat’ın geleceği demek, çocuklarımızın geleceği demektir.
Bu nedenle birinci önceliğimiz Yozgat’tır…

YİNE BİR 26 MART…

BUNDAN tam 20 sene evvel, yine bir seçim arifesiydi…
Kurban Bayramının arife günüydü…
Benim için ise birçok şeyin arifesiydi.
Genç yaşta büyümenin, sorumluluk sahibi olmanın, olgunlaşmanın, hayata erken atılmanın, kendimi bulmanın arifesiydi…
Bugün cennetmekân babam Rasim Kayhan’ın Hakk’a yürüyüşünün 20’nci sene-i devriyesi.
Kimi yaralar hiç kapanmaz.
Özellikle üzerinden geçen seneler kapanmış gibi görünen yaraları her daim yürekte tutar.
Çok erken yaşta kaybettiğim babamın acısını her daim yaşasam da bunu sürekli dile getirmem, getiremem…
Birçok şeyi içten içe yaşar ya insan…
Küçük yaşta yaşanan büyük acılar sanıldığı gibi zaman geçtikçe küçülüp kaybolmazlar.
Hatta genç yaşta yaşanan acılar, yaş ilerledikçe insanla birlikte olgunlaşır ve kaybın büyüklüğü yaş ilerledikçe daha iyi anlaşılır.
Velhasılıkelam, boşlukların doldurulamaz olduğunu insan yaş aldıkça daha iyi öğreniyor.
Evet, yine soğuk bir 26 Mart günüydü...
20 sene önce bugün babamı toprağa vermiştim.
Sevgi, saygı, özlem ve rahmetle anıyorum.
Seni unutmadım, unutmayacağım.
Ruhun şâd, mekânın Cennet olsun baba...