2020'de gelen zamlar yazılı ve görsel basından çok sosyal medyada gündem oluyor. Zam deyince maaş artışlarından bahsetmiyorum, yanlış anlaşılmasın.
Maaş artışları, vatandaşın cebinden çıkan tüketim harcamalarının yanında devede kulak kalıyor.
Bu yıl başında, asgari ücretlinin maaşına yaklaşık yüzde 15 artış yapılmıştı.
Bu artışı alan var, alamayan var!
Orası ayrı bir konu…
Son yıllarda akaryakıt, doğalgaz ve elektriğe yapılan zamlar vatandaşın belini iyiden iyiye büküyor.
Son 2 yılda doğalgaza ve elektriğe yaklaşık yüzde 60 zam yapıldı. Buna karşın TÜİK’e göre son iki yılın enflasyonu yaklaşık yüzde 35’de kaldı.
Doğalgaz ve elektrik vatandaşın ana gider kalemlerinden. Doğalgaz olmazsa ısınamaz, ocaktaki yemeğini pişiremez, elektrik olmazsa hayatını idame ettiremez.
Bu iki kalemden tasarruf etmek çok zor.
Elektrik ve doğalgaz faturalarınızı elinize alıp detaylı bir şekilde incelediniz mi bilmiyorum. Tüketim bedellerine yansıyan vergiler faturaları yaklaşık yüzde 25 arttırıyor.
Örneğin, faturada 750 liralık elektrik tüketimi yazıyor fakat vatandaş 750 liralık tüketimine vergiler, fon, katkı payı eklendikten sonra yaklaşık 935 lira ödeme yapıyor.
Doğalgazda da bu oran yaklaşık yüzde 20 civarında. Vatandaş 270 liralık doğalgaz tüketimine yaklaşık 320 lira ödüyor.
Geçtiğimiz gün bir bakkala girdim. Zamlardan açıldı sohbet. “Kaç lira elektrik ödüyorsun” diye sordum esnafa, faturayı çıkardı verdi.
Yaklaşık 950 liralık bir fatura…
15-20 metrekarelik bir bakkal dükkanından bahsediyorum.
Adı küçük esnaf ama ödediği fatura büyüktü! Hem şaşırdım hem de üzüldüm bu duruma…
Bir konutun oturma odası kadar büyüklüğündeki bakkalın bin liraya yakın elektrik faturası ödemesi hiç normal değil!
Yazıktır…
Geçtiğimi gün bir haber okudum. “Doğalgaz Tüketimi Yüzde 30 Azaldı” diye…
“Azalır tabii” dedim kendi kendime.
Vatandaş doğalgazı açamıyor ki!
Ayağında kalın çorabı çekiyor, kazağını giyip oturuyor evinde.
Üşüyor, hasta oluyor sonra gidiyor hastaneye…
Hastanede muayene, tetkik vesaire…
Doktor 5 liralık ilaç yazsın, eczaneye gittiğinde yaklaşık 10 lira da muayene ücreti eklensin, eczacı alsın senden 15 lira!
Kâr mı ettik şimdi?..
Bir sosyal güvenceniz varsa böyle, sosyal güvenceniz yok ise yaklaşık 50 lira ödemeniz gerekiyor.
Çalışmayan veya düzenli olarak primleri ödemeyen, devlete Genel Sağlık Sigortası prim borcu bulunan ve sigortası olmayıp halen gelir testi yaptırmayan kişiler, devlet hastanelerinde muayene olabilmek için hasta muayene ücreti olarak yaklaşık 50 TL ödeyerek sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyorlar.
Şayet mülteci iseniz veya yeşil kartınız var ise bu ücretlerden muaf oluyorsunuz.
Bu da başka bir tartışma konusu!
Her neyse…
Eskiden aracın yakıtını ölçmek için kilometrede yaktığı kuruş üzerinden hesaplar yapılırdı.
Kilometrede 20-25 kuruş yakan araç iyi araçtı. Artık en ekonomik aracın ortalaması kilometre başına 45-50 kuruşa yükseldi.
Akaryakıta ve akaryakıttan alınan vergilere yapılan zamlarla birlikte araçlar da çok yakmaya başladılar!
Halbuki araçların bir suçu yok, araç dün ne yakıyorsa bugün de onu yakıyor ama akaryakıt daha pahalı…
Tüm bunları üst üste koyup düşündüğümüzde, her yıl bir öncekini arıyoruz.
Peki, şimdi soruyorum vatandaş ne yapsın?..