İşe önce kontör dolandırıcılığı ile başlamışlar. Sonra strateji değiştirip, “polisiz! Savcıyız! Telefonunuz kopya edilmiş, banka hesaplarınız ele geçirilmiş, operasyon yapacağız! Vereceğimiz adresteki, falan yere şu kadar para bırakın. Sakın kimseye haber vermeyin vs..” sözlerle, yüzlerce vatandaş dolandırılmış, dolandırılmaya da devam edilmektedir.
1-    Polis para istemez. Bir husus varsa karakola davet eder.
2-    Savcı para istemez, bir takibat mevcutsa, polis marifetiyle (tebligat) duyuru yapar.
Ne yazık ki, vatandaş polis ve savcı adını duyunca, dizinin bağı çözülüp dolandırıcıların ağına kolayca düşmektedirler. İstenen paraları da, istenen yere bırakmaktadırlar.
Dolandırılanlar arasında, her kesimden kişiler bulunmaktadır. Rahmetli Sülün Osman, Zobo, Parsadan, hayatta olsalardı, bu dolandırıcılara artık plaket mi, yoksa madalyamı takarlardı?! Veya şöyle mi derlerdi; sizlere helal olsun! Tereyağından kıl çeker gibi tokatlıyorsunuz, vah be analar neler doğuruyormuş da, Dünyadan erken gitmişiz…
***
Aslında bu mesele tezlere konu olabilir. Tezin başlığında biz vermiş olalım: NEDEN KORKUYORLAR...? sorunun cevaplarından birini de şu tekerlemede bulabiliriz düşüncesindeyim: “ALLAH DEVLET KAPISINA DÜŞMANIMI DÜŞÜRMESİN.”işte işin özü burada yatmaktadır. Emin olunuz bu cümleyi yazarken tüylerim diken diken oluverdi. Bir daha tekrar edeyim de, tüylerim iyice çakır dikeni olsun. “Allah Devlet kapısına düşmanımı düşürmesin.”
Vatandaş dolandırılmayı göze alıyor, devlet kapısına gitmekten korkuyor.
Vatandaşlarımızda şunu iyi bilsinler ki, bu devlette adam gibi adam çok polis, savcı, hakimler de mevcuttur. Devlete güvensizlik olmaz.
Olursa, bir takım sahtekarlara paralarını kaptırmaya devam ederler.