Her gecenin bir sabahı var mıdır usta? Ve her sabahın bir lokma ekmeği?
İnsan karşıdan karşıya geçilen bir sal mıdır usta? Yok değil sular eğilip, bükülüp, çekilince, “sal” bir insan mıdır suda usta?
Derme çatma aşkların beşiğinden geçerken, sevmek bir kural mı? Yok değil racona en müsait söz mü? Söz dedim de usta, işin özü bu kelimede saklı değil mi? Ya da nerede tekâmül eder bir daha babam çocukluğunda ki o muhteşem güvenli yıllar usta?
Bir film şeridi gibi akıp giderken yıllar, nice karanlıkları, nice aydınlıklara bağladı gönlüm ve bu gönlüm çok usandı çıkarların halay başçılarından usta. Terazinin kolu bin inerken, bir çıktı, yukardan gelirken de, aşağıdan çıkarken de sol başında kaldım yalnızlıkların, gören olmadı usta. Oysa ki, az başlarını kaldırsalardı sohbetin en demli yerine ortak olur, sevmek ne demek anlarlar, o buram buram çayların en demli yerinden, gözlerimizden karışır giderdik sevmelere…
Sevme hakkını yitiren bir adamın, aşık olma duygusunu kaybeden bir canın ne günahı vardır ölürcesine sevene sırtını dönerken usta? Yitiren, kaybeden neyse adı nice duyguda mağlup olanın tedirginliği, ya da nice yok sayılmışlığı, atılmışlığı her defasında öne çıkıyorsa ve her defasında yüreğini ürkütüyor, kendinden bile kaçıyorsa, sahiden sevme hakkını artık ihmal edenden hesap sorulur mu usta? Yok değil sevmek ya da sevmeler yeniden başlanır mı usta?
İnsan saplandığı yerden bir gün gelir çıkar mı? Ve her kaybediş yeni bir başlangıca ulaşır mı usta?
Her karanlığın bir aydınlığı var mıdır usta? Ve her aydınlığın bir sevmesi?
Teşekkürlerim nereye kadar uzar usta? Ve bu bükümsüz yaşam an gelir bizi, en olmadık yerde büker mi usta?
Nerede kalmış o kıymetin ilk sahibi? Ve malda mülkte yalansa neyin peşindeler? Neyin hesabı içindeler usta?
Yolcu yolunda gerek fakat yolda, yolcuda sensen, neyi? Nereye? Taşıyacağız usta? Sonra han, hamam kime kalır? Ya da yolcu; derdi, kederi, nereye salar?
Usandığımız her nokta an gelir sevinçlerimiz, yeniden yaşamalarımız olur mu usta? Yok değil bırakıp gitmeler halkasında çoğalmaya devam mı? Yani başa dönmek, sevincin halay başçısı olmak zor mu? Kolay mı? Hangisini bilmeli? Hangisini anlamalı usta?
Biten bitmişse eğer, eğer böyleyse bakışın, duruşun, sözün, özün ben kalbimin başa dön marşlarını nasıl dindireceğim usta? Ya da sevince halay durmak nasıl olacak? Ben halay bilmem ki usta?
Sevincin sermayesini kaptıran gönlüm, gün gelir yeniden kazanır mı? Yok değil hüzünler yumağında, elleri başının arasında böyle kalır mı usta?
Az delikanlı olsalar ne çıkar? Ve az insan olsalar, teşekkürü sahiden alsalar ne yazar usta? Ama öyle değiller hayatın içinde ki gelgitler sonra bu medcezirler senfonisinde sadece olmak istedikleri gibiler usta. Ve bu gibiler sadece hüzün için, kayıplar için gelmişler. Bildiğin bir yol var mı? Yok değil bütün bu yaşanmışlıklarım bir gün, her hangi bir şekilde düze çıkar mı usta?
Ben bir kez daha teşekkür ediyorum, ömrümü, umutlarımı, yaşamak saydığım her şeyimi çalıp giden herkese usta?