Üryan geldim gene üryan giderim
Ölmemeye elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eyler
Benim can vermeye dermanım mı var
 
Dirilirler dirilirler gelirler
Huzur-ı mahşerde divan dururlar
Harami var diye korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mı var
 
Er isen erliğin meydana getir
Kadir Mevlâ'm noksanımı sen yetir
Bana derler gam yükünü sen götür
Benim yük götürür dermanım mı var
 
Karac'oğlan der ki ismim öğerler
Ağı oldu yediğimiz şekerler
Güzel sever diye isnad ederler
Benim Hakk'dan özge sevdiğim mi var
Karacaoğlan
TERZİNİN TÖVBESİ
 Bir terzi Allah dostlarından birine sorar: -Peygamberimizin, "Allahü teâlâ, günahkâr kulunun tövbesini, canı gargaraya gelmeden kabul eder" hadis-i şerifi hakkında ne buyurursunuz? 
Cevap vermeden o kimseye sorar mubarek zat. 
- Mesleğin nedir? 
-Terziyim, elbise dikerim. 
-Terzilikte en kolay şey nedir? 
-Makası tutup, kumaş kesmektir. 
-Kaç senedir, bu işi yaparsın? 
-Otuz senedir. 
-Canın gargaraya geldiği zaman kumaş kesebilir misin? 
-Hayır, kesemem! 
-Bir müddet zahmet çekip, öğrendiğin ve otuz sene kolaylıkla yaptığın bir işi, o zaman yapamazsan, ömründe hiç yapmadığın tövbeyi o zaman nasıl yapabilirsin? Bugün gücün yerinde iken tövbe et! O zaman belki yapamazsın, buyurdu. ... ve tövbe etti...
Adam sanmıştım
Bir şehrin en orta yerinde
Arkana bakmadan gittin,
Söyleyeceklerim vardı oysa…
Vebalim boynunda kaldı,
Parmak izlerin boynumda…
Umutlarımın katili çıktın
Hep yarım sevdin beni, 
Yarım bıraktın sevgimi…
Yetim saydın söylediklerimi, 
Ne zaman tam oldun ki?
Ciğeri beş para etmez sevgin, 
Yüreğimi üç kuruşa değişti.
Bir vebalı gibi terk edişin, 
Ayrılığın aşk kırımları oldu…
Ve adam bildiğim kara gözlüm, 
Yitiklerin içinde terk edişin
Tuzakları ömrüme pusu kurdu.
Neye meylettimse önce kurudu 
Sonra parmaklarım koptu…
İnci minci gözyaşlarım 
Parmak kadar oldu
Söyle mutlu musun? 
Söyle adam sandığım eşkıya,
Yürek hırsızı, beş para etmez sevgin
Yüreğimi üç kuruşa nasıl değişti?
Söyle! Söyle! Söyle! 
Adam mısın sen be?
Adam sanmıştım yürek hırsızı…
Seni adam saymıştım…
Taksim gözlerini dikti önce, 
Çakallar dişlerini geçirdi sonra
Etlerim acısa da söylemedim,
Dudaklarıma kan otursa da,
Kalmışlığım, bir başınalığım
Beyoğlun’dan duyulsa da ölmedim… 
Umutlarım boğazın sularına kapılsa da
Atlamadım, boğulmadım, boğmadım
Sadece çıldırmışçasına bağırdım,
 “Seni adam sanmıştım be, 
Seni adam saymıştım…”