YOO Sülün Osman’la girmeyeceğim yazıya, işe en ünlüsüyle başlayalım; Mussolini’yi dolandıran EYÜPLÜ HALİT; Yıl 1935, Eyüplü Halit ceza evindedir. Alır kalemi eline İtalya diktatörü Mussolini’ye mektup yazar. “Sayın Mussolini size hayran ve sizi ölesiye seven birisiyim, Antalya vilayeti sizin hakkınız! Ben bir Türküm! Antalya sizin hakkınız dediğim için hapislerde çürüyorum! Yardımınıza muhtacım.” 
Bir gün İtalyan başkonsolosu İstanbul valisine ziyarette bulunur. “Eyüplü Halit’i cezaevinde görmek”  isteğini iletir. Vali araştırır, konsolosa “Halit’in dolandırıcı birisi” olduğunu söyler.  Başkonsolos “Mutlaka görmem lazım, bu Mussolini’nin emridir” der. 
Vali “Benden günah gitti” deyip, başkonsolosu cezaevine gönderir.  Hoş beşten sonra, Halit’e bir çanta verir, çanta para doludur. El sıkışıp ayrılırlar. Eyüplü Halit’e, “Mussolini’nin övülmekten çok hoşlandığını” kasa hırsızlığından yatan bir İtalyan mahkûm anlatır. Bu işte Mussolini memnun, başkonsolos memnun, en çok memnun olan tabiki,  Eyüplü Halit’tir.  Bu olay Eyüplü Halit’i dolandırıcıların feriştahı yapar.
Her ne kadar bu memleketten Sülün Osman, Raki, Parsadan geçmişse de, ne titancılar ne de yukarıda yazılı dolandırıcılar, dini, imanı alet etmemişlerdir. Bu Çiftlik Bank’ı kuran vatandaş diğerlerinden daha akıllı olacak ki, sermayeyi din, iman da bulmuş! Zaten tamahkârlara “Allah, peygamber, din, iman, tekbiir” de, paraları istifle…
Bizde bu tamahkârlar oldukça, sahtekârlar eksik olmadığı gibi daha da çoğalacaktır.
Sahtekârlar dolandırmaya, tamahkârlar da dolandırılmaya doymazlar.  Hani ya tencere kapağını bulurmuş…