Tanrı Dağları’nın gölgesindeki kardeş topraklarına gerçekleşen ziyaretin ardından anılarını kaleme alan Şenliler, eşsiz geziyi kendine has yorumu ile gündeme taşıdı. Merakla okuyacağınız yazı dizisi bu günden itibaren yayınlanmaya başladı.
Çocukluğumuzun ve dahi  gençlik  çağlarımızın hafızalarımıza nakşeden ve derin izler bırakan en önemli kişilik unsurlarından bir de TURAN’cılığımız olmuştur. 

Turan ülküsü, Büyük Türkiye, Bütün Türkler Bir Ordu; Kızılelma Ülküsü, Türk Cihan Hakimiyeti  Mefkuresi v.b…. gibi sloganlaşmış  ifadelerde kendini bulan İdeolojimiz;   zaman  içinde << Kanımız  Aslada Zafer İslamın >> sloganı  ile  “Kemal”  noktasına erişmiş idi.
15-18’li  yaşların başlarında ETKO  diye  “ESİR TÜRKLERİ  KURTARMA ORDUSU”  koruyor, kendimizi esir soydaşlarımızın kurtarılması konusunda tabii- gönüllü neferler sayıyorduk.
Kendisini  Nihat  ATSIZ’ ın  “BOZKURTLAR” romanından  bitip- tanıdığımız “Türkistan”  bozkırlarında,  Aral  gölü civarlarında  atlarını  sulayan süvariler olarak,  başbuğun emri  ile düşmana şimşek gibi hücuma kalkarak “ “çeri” ‘ler  olarak düşlüyorduk….
Zaman zaman ÖZÜKEN yaylalarında, zaman zaman  Altay dağlarının eteklerinde, kimi zaman da “Hoca Ahmet Yesevi’nin dergahında; onun rahle-i tedrisinde geçen ve ondan el alıp Anadoluya, Balkanlara  akıp giden Alperen lerin yoldaşı arkadaşı sayıyorduk kendimizi… 
Amma şaşmaz bir tespitimiz  ve inancımız vardı.
Büyük düşünüyorduk ve yaşadığımız Anadolu coğrafyası bizlere  “dar” geliyordu.  Yönümüz her batıya  idi, lakin  kökümüzün  ve sınırsız  vehmettiğimiz  gücümüzün  yönü   menbaı “doğu” idi…
Doğu bizim  ATA OCAĞIMIZ  idi.
Ziya  Gökalpin`;  “Vatan ve Türkiyedir  Türklere ve  Türkistan, 
Vatan: Müebbet ve  ebedi bir ülkedir TURAN”  dizelerini dilimize  pelesenk etmiş, kah  Kürşat ‘ın  narasıyla  Tanrı Dağından iniyor, kah 40 yiğit  serden geçti  ile Çin  İmparatorluğunu  sarayını basan neferlerden biri oluyorduk..(Devamı yarın)


Editör: TE Bilişim