TÜRKİYE İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun, adrese dayalı nüfus kayıt sistemi 2020 sonuçlarına göre, ülkemizin nüfusu, 2020'de bir önceki yıla göre 459.365 kişi artarak 83.614.362 kişiye ulaştı. Ancak, yıllık nüfus artış hızı, 2019'da binde 13,9 iken 2020'de binde 5,5'e geriledi. Demek ki nüfus artış hızımızda belirgin bir düşüş var.

Peki, ülkemizin nüfus artış hızı niçin azalmaktadır? Kuşkusuz bunun temel nedeni, ekonomik ve sosyal yaşam koşullarıdır. Çünkü aileler; kendilerini ekonomik ve sosyal açıdan güçlü hissetmedikleri, doğacak çocuklarının geleceklerinden kuşku duydukları için çocuk sahibi olmak istemiyorlar. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bazı konuşmalarında yurttaşlarımıza en az üç çocuk yapmaları konusundaki çağrıları, sanırım bu nedenle yanıtsız kalıyor. “Allah nasıl olsa rızkını verir.” anlayışı geçti artık. Aileler, sahip oldukları ekonomik ve sosyal koşullar çerçevesinde bakıyorlar çocuk sahibi olmaya.

Şimdi diyeceksiniz ki, “Ekonomik açıdan güçlü bazı ülkelerde de nüfus artış hızı çok düşük. Hatta bazılarında nüfus artışı bile yok. Demek ki ekonomi ve sosyal yaşam koşulları bu konuda temel neden olarak düşünülemez.” Böyle bir sonuca varmak için çok dikkatli bir gözlem yapmak gerekir. Yapılan araştırmalara göre nüfuzu en hızlı azalanlar; Bulgaristan, Letonya, Moldova, Ukrayna, Hırvatistan gibi Doğu Avrupa ülkeleridir. Bu ülkelerdeki nüfus azalmasının temel nedeni de bizdeki gibi ekonomik ve sosyal nedenlere dayanıyor. Bunun yanı sıra bazı gelişmiş ülkelerde de nüfus artışının azaldığı gözlemlenmektedir. Örneğin Almanya bu tür ülkelerdendir. Araştırmalar göstermiştir ki Almanya´da her beş kadından ve her dört erkekten biri, kesinlikle çocuk sahibi olmak istememektedir. Bunun nedenleri; eğitim düzeyinin yükselmesi, üretime yönelik insan gücü gereksiniminin azalması, kentleşmenin artması, çocuk ve genç yaştakilerde ölümlerinin azalması, kadının yoğun iş yaşamı, daha özgür ve rahat yaşama isteği olarak gösterilebilir. 

Bu arada gelişmemiş ya da az gelişmiş bazı ülkelerdeki nüfus artışı da dikkat çekmektedir. Ekonomik açıdan oldukça yoksul ve sosyal yaşam açısından zayıf durumdaki çoğu Ortadoğu ve Afrika ülkesi buna örnek gösterilebilir. Bu ülkelerdeki nüfus artışı; inanç, eğitim düzeyi düşüklüğü, bilgisizlik, çocuk ve genç yaştakilerde ölümlerin fazla oluşu, teknolojik yetersizlikler dolayısıyla üretimde insan gücüne daha çok gereksinim duyulması gibi nedenlere bağlanabilir.

Şurası bir gerçektir ki gelişen teknoloji, özellikle sağlık alanında büyük gelişmelere ortam yaratmıştır. Bunun sonucunda başta gelişmiş ülkeler olmak üzere yaşam süresi uzamış ve buna bağlı olarak yaşlı nüfus artmıştır. Yaşlı nüfusun artması, genç nüfusa duyulan gereksinimi öne çıkarmıştır. Üretimin gelişip güçlenmesi için genç nüfusa gereksinim duyulması doğaldır. Bu nedenle pek çok Avrupa ülkesi, nüfus artışını sağlayacak önlemler almaktadır.

Ülkemizde de eskiye oranla yaşlı nüfusta bir artış söz konusudur. Her ne kadar şu an için genç nüfusumuz yeterli düzeydeyse de ileride düşebileceği kaygısı yaşanmaktadır. Nüfus artış hızının düşmesi bu nedenle istenmemektedir.

Ülkemizdeki nüfus artış hızının düşmesi, birtakım söylemlerde bulunularak önlenemez. Bu düşüşün altında yatan ekonomik ve sosyal nedenlerin ortadan kaldırılması gerekir. Bir nüfus artışı isteniyorsa yapılacak ilk iş; yurttaşlarımızın ekonomik ve sosyal sorunlarına çözümler bulmak, onları gelecek kaygısından kurtarmaktır. Bunun için öncelikle yurttaşlarımızın yaşam düzeyi, insanca yaşayabilecekleri bir yapıya kavuşturulmalıdır. Çalışan kadınların sosyal hakları geliştirilmeli, çocuklarına nasıl bakacakları konusundaki kaygıları ortadan kaldırılmalı, bu amaçla kreş ve anaokulu gibi kurumlar yaygınlaştırılmalı, ailelerin bunlardan yararlanmaları sağlanmalıdır. Ayrıca her aileye çocuk yardımı verilmeli, var olan çocuk yardımları da dişe dokunur bir düzeye çıkarılmalıdır. Yoksa nüfus artış hızımızın artması hayal olur, tersine nüfusumuz azalmaya bile başlar.