Türkiye’nin jeopolitik konumu geçmişten günümüze her zaman ilgi odağı olmuştur. Bu coğrafyada söz sahibi olmak isteyen devletler, amaçlarına ulaşabilmek için her yolu denemişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde gündeme gelen azınlık isyanlarının  ortaya çıkmasında ve  gelişmesinde İmparatorluğun iç şartlarından ziyade Avrupalı büyük güçlerin istismar, tahrik ve teşvikleri etkili olmuştur. Rusya, İngiltere ve Fransa’nın temsil ettiği Düvel-i Muazzama (Büyük Devletler) "Şark Meselesi (Doğu Sorunu)"ni kesin çözüme ulaştırmak için Osmanlı İmparatorluğu'ndaki azınlıkları istismar etmiş ve bir araç olarak kullanılmıştır. 
Onların amacı Osmanlı İmparatorluğu'nun hakimiyetine son vererek topraklarını paylaşmak, Türkleri devletsiz bırakarak önce Avrupa’dan sonra da Anadolu’dan kesin olarak atmaktı. Avrupalı Devletler 19'uncu yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğu'ndaki  Sırplar, Yunanlılar, Bulgarlar, Karadağlılar ve Ermeniler başta olmak üzere azınlıkları kışkırtmışlar, bu kışkırtmalarla çıkan azınlık isyanları sonucunda Balkan toprakları elimizden çıkmış ve Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanma süreci başlamıştır. 
Anadolu'da bu amaçla kışkırtılan Ermeni komiteleri, 1890 yılındaki Erzurum isyanı ilk olmak üzere, Kumkapı gösterisi, Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, Sason isyanı, Babıali gösterisi, Zeytun ve Van isyanı, Osmanlı Bankası'nın işgali, II. Abdülhamit’e suikast teşebbüsü ve 1909 Adana isyanlarını çıkartmışlardır.
Jeopolitik ve jeostratejik koşullar sonunda zayıflayan Osmanlı İmparatorluğu, en zayıf döneminde Birinci Dünya Savaşı'na katılmış, birlikte yola çıktıkları müttefiklerinin yenilgisi, Osmanlı İmparatorluğu'nun da sonu olmuş, ülke toprakları işgal edilerek ordu dağıtılmıştır.   Terör örgütleri çeşitli isimlerle Türkiye'nin karşısına çıkmış; Türkiye'de Kürt ayaklanmasının meydana gelmesi için Ortadoğu ülkeleri yıllarca çaba harcamış;. Kürt sorunu, günümüzde Suriye, İran ve Irak'ı da tehdit olarak kullanmıştır.
Yıllar önce ilki 1806 yılında Süleymaniye Kürtleri'nden Babanzade Abdurrahman Paşa önderliğinde Kürt istiklalini temin için başlayan Kürtçülük hareketi şimdilerde Suriye, İran ve Irak'ın bütünlüğü için de bir tehlike durumuna geldi. Suriye ve İran'da zaman zaman başlayan Kürt ayaklanmaları bastırılsa da bu isyanların ileride büyük olaylara gebe olacağı öngörülüyordu.
Ülkemizin bölünmez bütünlüğünü hedef alarak; ekonomik, sosyal, siyasal ve anayasal yapısını yıkmayı amaçlayan terör örgütleri, son 30–40 yıllık dönemde farklı maskelerle ortaya çıkmışlardır. Bu maskeler, bazen "etnik yapı" bazen "din" bazen de "ideolojik kavramlar" şeklinde sosyal olgulara ve konjonktüre göre sahneye sürülmüştür.
1974 yılında çıkarılan af sonrasında Marksist-Leninist düşünce yapısında olan şahıslar, örgütlenme çalışmalarına yeniden başladı. Gelişen Kürtçülük faaliyetlerinden PKK gibi yasadışı bölücü örgütler oluşturuldu. 1980 yılına kadar ülke genelinde faaliyetlerde bulunan bu örgütler içinde günümüzde PKK ve bazı marjinal sol örgütler eylem ve faaliyetlerine devam ediyorlar.