Günün yüzü geceye dönerken, bir yıl daha sensiz bitiyor…
    Böylesine ağır bir cezayı hak edecek ne yaptık feleğe bilemiyorum. Gözlerin hatıralarımın en özel öznesi. Gözlerimi ne zaman yumsam, ne zaman bir of! Çeksem, içimi yakıp kül eden gözlerin dikiliyor karşıma. Sonra ağlıyorum, ağlıyorum doyasıya.
    Yeni bir yıl daha geliyor, yeni beyazlar düşüyor saçlarıma ve yeni kırışıklıklar alnımın ortasına. Yok, inan öyle değil, yani çok önemsemiyorum bütün bunları, yani saçlarımı, yani yüzümün ve alnımın yazgısı izleri. Tek problem yokluğun, ziyan yıllarım, sensiz geçen ömrüme küskünlüğüm. Kısaca, sensiz geçsin hiç istemedim bu hayatımı...
    Tuhaf ama gerçek sen bu yılda yoksun yanımda. Tuhaflık neresinde mi? Nereden baksan bu aşk ölümsüzdü, neresini tutsan bu aşk sonsuzdu gülüm… Tuhaf… Çünkü böyle olamazdı bu aşkın yazgısı. Sen başka ellerde, ben başka ellerde…
    Ankara’nın dört buçuğu saatler şimdi yani sabahın diyorum… Gün ağaracak neredeyse ve ben üçyüzaltmışbeşinci günümde yine sensizim bu gece…
    Sensizim öyle çok, öyle çok bensizim ki, ölümle burun buruna bir gece bu. Sabaha çıkar mı gece?
    Sana yine mutlu bir yıl dilemekten başka çarem yok. Aslında yanımda olsaydın ya da yanında olsaydım ne çok şey söylerdim sana. Ne çok sarılır öperdim doyasıya. Ancak buradan bu kadar canımın içi.
    Mutlu yıllar.