Türkler İslamla ilk kez 751 yılında Araplar ile Çinliler arasında yapılan ve Arapların yanında yer alarak savaşı Arapların kazanmasını sağladıkları Talas Savaşı ile tanışmışlardır. Bu sebeple Talas Savaşı hem Türkler hem Müslümanlar için bir dönüm noktasıdır. Bu savaş neticesinde İslâmiyet Türkler arasında hızla yayılmaya başlamıştır. Abbasi ordusunda çok sayıda Türk görev aldı. Zamanla Türk askerleri, ordunun ve yönetimin denetimini ele geçirdiler . Hatta bazı Türk komutanları, Abbasi Devleti sınırları içerisinde kendi devletlerini bile kurmuşlardır.
Türklerin kitleler hâlinde Müslüman olmaları özellikle X. yüzyılda hız kazanmıştır. Henüz 900 tarihlerinde İdil ( Volga) çevresinde bulunan Bulgar Türkleri arasında Müslümanlığa çok büyük ilgi vardı. Nitekim İdil Bulgarları hükümdarı Almış Han, 920 'de Abbasi halifesine müracaat ederek din âlimleri ve mimarlar göndermesini rica etmişti. Aynı tarihlerde Önce Karluk, Yağma ve Çiğil boyları, ardından Oğuzlar arasında İslâmiyet yayıldı. Karluk, Yağma ve Çiğil Türkleri, ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlı Devleti'ni, Oğuzlar ise Selçuklu Devletini kurmuşlardır.
Türklerin Müslüman Araplarla ilk temasları Hz. Ömer zamanına rastlar. Ancak bu dönemde ciddi bir ilişki olmamıştır. Türklerin Müslümanlarla ilk ciddi münasebetleri Emeviler zamanında başlamıştır. Ancak Emevilerin olumsuz tutumları yüzünden Türklerin İslamiyet’e geçişleri yavaş olmuştur. Emevilerin yıkılışından sonra 750 yılında başa geçen Abbasiler Türklere karşı çok iyi davrandılar.
Türklerin İslam dinini seçmesindeki sebepler; Birinci sebep: İslam’ın ve medeniyetinin üstünlüğü ve çekiciliği İkinci sebep: Türklerin eski inançlarının İslam’ın inanç sistemine yakın olması ve Müslümanlığın Türk ruhuna uygun düşmesidir.
Türklerin Eski inanışlarıyla İslam Dininin Benzeyen Yönleri: - Eski Türklerde “tek tengri” (kendi özüne benzer yüce tanrı) ifadesi kullanılmaktadır. Bu tarif İslam’ın eşi ve benzeri olmayan Allah inancıyla benzeşmektedir. Türkler Müslüman olduktan sonra da Tanrı tabirini kullanmaya devam etmişlerdir. - Yine Türklerin eski inançlarında; ruhun ölümsüzlüğü cennet ve cehennem inançları da İslam’ın ahiret inancı ile benzeşir. - İslam dininin ahlak esasları Türklerin fıtri özelliklerine uygundur.
Türkler doğuştan savaşçıdır. İslamiyet de her an vatan için savaşmayı emreder. Yiğitlik, mertlik, dürüstlük Türklüğün şiarındandır. Bütün bu hasletler İslam dinince övülen özelliklerdendir. Yine yalan, hırsızlık ve riya benimsenmeyen ve cezası olan davranışlardır. İslam dini de bu tür davranışları yasaklamıştır. Türkler temizdirler. İslam da temizliği emreder. Türkler sahip oldukları inançları, vatanları, gelenekleri uğruna savaşan bir millettir. İslam ise Allah yolunda vatan uğrunda savaşmayı, şehitlik ve gazilikle isimlendirip inananlarını cennetle müjdelemektedir. İşte Türklerin inanç, ahlak ve yaşayış tarzlarının İslam’a uygun oluşu, onların Müslüman olmalarını kolaylaştırmıştır.
Türklerin İslâmiyet'i kabul etmeleri hem İslâm âlemi hem de dünya tarihi açısından büyük sonuçlar doğurmuştur. Türkler, karışıklık içinde bulunan İslâm dünyasının koruyuculuğunu üstlendiler. Selçuklular, Abbasi halifelerini himaye ettiler. Batıda Haçlı Seferleri'ne, doğuda Moğol akınlarına karşı Türkler tarafından set oluşturuldu . Böylece İslâm dünyası dağılmaktan kurtulmuştur . Bin yıla yakın bir süre Türkler, İslâmiyet'in bayraktarlığını yapmıştır.
Gazneli Mahmud'un Hindistan'a kadar yaptığı seferler neticesinde İslâmiyet Hindistan'a kadar ulaşmıştır. Böylece yakın dönemlerde kurulan Pakistan ve Bangladeş'in temelleri atılmıştır. Osmanlı döneminde ise Türkler Balkanlara yerleştiler. Arnavutlar, Bosna-Hersekliler (Boşnaklar) bu dönemde Müslüman oldular. Bilim, sanat ve edebiyat alanında İslâm Rönesanssı, Türklerin katkıları ve sağladıkları huzur ve emniyet sayesinde gerçekleşmiştir. İslâmiyet’in kabulü Türklere yeni bir ruh ve kuvvet vermiş, Asya steplerinden Avrupa içlerine kadar uzanan büyük ve uzun ömürlü imparatorlukların yaşamasında başlıca sebeplerden birisi olmuştur.