TÜRKİYE geniş, verimli ve zengin topraklara sahip olmasına rağmen bir çok tarım ürününü satın alıyor dış ülkelerden  ithal ediyor. Tarım üretiminde ihracat artması  gerekirken bir çok ürünü ithal etmemiz bizim tarımdan el çektiğimizi ve tembelleştiğimizi gösteriyor. Ülkemiz doğal yapısı, toprak bütünlüğü ve her mevsim uygun üretim sahasına sahip olmasına rağmen üretimimiz azalıyor, hatta bize yetmiyorsa bu suç bizim suçumuz: Çalışmıyoruz, tembelleşiyoruz ve bedavacılığa koşuyoruz demektir. Bu da ülke ekonomisi için ciddi bir sorun arz ediyor.
Böylesine bir felaketi seçim öncesi yaşamaya başladık. Meyve ve sebze fiyatları bir anda rekor fiyatlara ulaştı. Karaborsacıları, stokçuları ve aracıları suçluyoruz da bizler de hiç mi suç yok? Bağ bahçe, tarla- bostan, kocaman bir araziye sahip olan köyler dahi üretimi terk ettiler. Herkes yan gelip yatmak ve her şeyi Pazar’dan satın almak istiyor, oh ne ala, ne ala? Kim üretecek? Çinli, İsrailli, Amerikalı, Yunanlı, İtalya’nlı vs. biz de yiyeceğiz! Neredeymiş o yoğurdun bolluğu? Ekmeyen, yetiştirmeyen, emek sarfetmeyen ve üretim yapmayanlar da bizim gibi ya yiyemeyecek, ya da pahalı yiyecekler!.. Suç bizim, bizlerin, hepimizin.
Allah’tan korkmak lazım dört mevsim ürün elde edilen bir ülkede yaşıyoruz! Her mevsim güneş, hava ve su imkanına sahip olan bölgelerimiz var. Bize ne oluyor da tembelleşmeye başladık? Kimse değmesin keyfimize! Devlet teşvik verdin, tarla parası ödesin, ürün, tohum ve gübre desteği versin bizler de hazır alıp harcayalım ama keyfimizi de kimse bozmasın! Sonuç işte böyle olur zirve yapan fiyatlarla sadece seyreden üretici durumuna düşeriz. Dünyanın en çok fındık üreten ülkesi olacaksınız ama 
fındığı en az tüketen ülke konumunda yer alacaksınız? 
Köyleri boşaltıp şehirleri tıklım tıklım doldurduk. Köydeki araziler batal oldu çoraklaşmaya başladı. Gençlerin tamamı büyük şehirlerde ya iş arıyor, ya da bir iş çevirmek için uğraşıyor. Böyle olunca da köy arazileri ekilemez oldu. Şimdi herkes tüketici! Sadece belirli bölgelerde üreticiler kaldı: Onlarda canından bezmiş durumda? Neden mi? Üretiyor, satamıyor, ya da yok fiyatına ucuz satıyor. Kim kazanıyor, karaborsacı, tefeci, stokçu- aracı... Asıl emek veren, alın teri döken üretici ise perim perişan borçlarını dahi ödeyemiyor.
Hadi buyurun ne olacak bu ülkenin hali? Dosta düşmana rezil olacak, sebze ve meyveye hasret!..Yozgat’ın hali de aynı. Köylerimiz boşaldı, gençlerimiz köyleri terk etti, dedeler nineler kaldı; onlar da ekemez- biçemez durumda! Bağ- bahçe kurudu, meyve ağaçları yok olduk. O güzelim bağların tamamını kuruttuk yok ettik. Bostanlar ekilmez, sular tutulmaz olunca üretim de bitti. Hadi bakalım eti de, sütü de, yumurtayı, domatesi, biberi, soğanı, sarımsağı şehirden satın al gel yiyelim? Tabi şehirde bulabilirse! Dünün köylüsü dedelerimiz, ninelerimiz ne yapıyordu? Bunların hepsini evinin önündeki küçük bahçe ve bostanında yetiştiriyor taze taze koparıp yiyordu ve daha sağlıklı yaşıyordu, hormonlu, kimyasal ilaçlı ürünlere para vermiyordu.
Şimdi diyeceksiniz ki: Ee ne olacak bu memleketin hali? Ne olacak üretim, üretim, üretim olacak! Köylere dönüş projeleri başlamalı. Kent köyler, şehirleşen köyler kurulmalı. Emekli olan, köyüne dönsün ve üretim yapanlara devlet destek olsun. Yan gelip yatana değil, tarlasını boş bırakana değil, Ekim yapana, çiftliğini kurana, üretime yönelene teşvik ve destek sunulsun. Çalışıp üreten ve üretim yapan alkışlansın. Tarım kooperatifleri, soğuk hava depoları yaygınlaştırılsın. Üretici köylü birlik olup ürününü kendi pazarlasın, Pazarlamada devlet desteği sağlansın. Bakın bugün satış tanzim noktalarını konuşuyoruz. Bunu yıllar önce kurmuş olsaydık, üretici köylüyü de, tüketici vatandaşı da mağdur etmezdik. Şimdi biz bile bile kendi elimizle hem üretici köylüyü hem de tüketici garip vatandaşı bu canavarların eline teslim etmiş olduk!
Geç mi kaldık? Zararın neresinden dönülürse kardır diyoruz ya; işte şimdi bu zarardan dönme vakti. Sadece seçim süreci için değil uzun süreli çözüm önerileri yürütmek zorundayız. Üretici desteklenmeli ama sadece üretici( çalışan, emek veren alın teri döken üretici). Köye dönüş projeleri hazırlanmalı, köye hizmet götürülmeli, köykentler kurulmalı, köylü köyünde Mutlu olmalı. Üretim çiftlikleri, Tarım kredi kooperatifleri çoğalmalı, ürün toplama pazarlama ağı kurulup geliştirilmeli. Emeklilerin köylere dönüşü desteklenmeli teşvik edilmeli.Aracılar ortadan kaldırılmalı, üretici para kazanmalı ve emeğinin karşılığını almalı. Köyleri üretim merkezleri iş alanları olarak değerlendirirsek insanlar niye doğup büyüdüğü köyünden uzaklaşsın gurbet ellerde perim perişan olsunlar?