1914 yılında Seferberlik ilan edildiğinde Yozgat’ın on yedi haneli Sarıfatma köyünden 27 kişi askere alınır ve dönen dört kişidir. O dört kişiden birisi de 1305 doğumlu Molla Mehmet Efendi medrese eğitimi aldığı için ihtiyat zabiti olarak talimgâhta kısa süreli eğitim gördükten sonra Çanakkale Cephesinde görevlendirilir. Çanakkale cephesinde can pazarından yara almadan kurtulan askerlerimiz arasından özellikle gösterişli yiğit askerler Galiçya Cephesine sevk edilir. Çanakkale zaferini kutlamadan Müttefikimiz Alman ve Avusturya askerleriyle birlikte kendilerini Galiçya cehenneminde bulmuşlardı. Öyle yoğun çatışmalar ve stratejik taarruzlar yapılır ki açlığı bile unuturlar. Bir gün Alay içtiması yapılır, Alay kumandanı daha sözün başında askerlerine bir soru sorar;

-Yiğitlerim, bugün günlerden ne?

Hemen her asker el kaldırır ve kimi Perşembe, kimi Cuma diyerek tahminde bulunmaya çalışırlar. Kumandan tekrar söz alır ve; Çok önemli bir gün ona göre tahmin edin...!

Koskoca Alayda beklediği yanıtı alamayınca gözleri dola, konuşurken sesi titrer.

-Evlatlarım, bugün günlerden Ramazan Bayramı..!

Askerlerimiz hayretler içinde kalır, koskoca bir Ramazan ayı gelip geçmiş kimse farkına varamamıştır. Bırakın günleri birbirine karıştırmayı vatan aşkıyla ayları bile unutmuşlar en az cephede kalan asker beş buçuk yıl farklı cephelerde savaşmak zorunda kalmışlardı. 1923 yılına ait Osmanlıca Gazetelere baktığımızda o günün ruh haliyle kaleme alınan köşe yazılarından birkaç derleme yaparak siz okurlarımla paylaşma gereği duydum.

Paşaili Gazetesi yazarlarından Rüşdî Kamil Bey o günleri şöyle not düşmüştür..!     

''Yeni bir târih başlangıcı: İstibdadın harîs emellerinin büyük bir sadme ile devrildiği yeni bir devir.. Asil ve necîb ırkımın.. Millî mefkûrenin doğduğı ilk gün.. Karanlıkların yırtılmağa başladığı ilk sabah..
Kaç senedir bu mukaddes güni ateş, barut, duman, esâret kelimeleri arasında kalblerimizde uyutmuşduk. Hicranıyla, Türkün asil evlâdının ağladığı bu güne artık kavuşduk.. Bu üç bayramı bir arada tes'id? inşâAllah kara günleri bitmiş Türk evlâdı içün bir fâl-i hayırdır.
Artık uzun süren bu fecir büsbütün sıyrıldı... Güneş, Türkün ruhuyla, aşkıyla, nâmusuyla, millletiyle doğdu...
Sevgili yurduma samim-i ruhumla feyyâz ümîdler dilerken bu mukaddes güni memleketimin asil evlâdlarına kutlularım”.
Hürriyet ve istiklal mücadelesine vurgu yapan aynı gazetenin bir diğer yazarı Encümen-i Daimi-i Vilâyet ve Trakya Müdafa'a-i Hukuk Cem'iyeti Heyet-i Merkeziye Azasından Mıstık Beğ Hafîdi
Ekrem o günlerde geleceğe dönük şu notu düşüyor!

“Hürriyet ve istiklâl öyle bir cevher giranbahardır ki kader ve kıymeti ancak ufûlünden sonra anlaşılır.

Yazı başlığına gelecek olursak eğer, “TÜRK İSTİKLAL BAYRAMI” bu benim uydurduğum 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramının eşdeğeri olmamakla birlikte, Bulgaristan Sofya’daki soydaşlarımız tarafından neşredilen bir gazetede 25 Nisan 1924 yılında yayınlanan bir haber içeriğidir. 1924 yılında 23 Nisan Bayramı Bulgar yetkililerce de tebrik edilmiş ve Türklerin İstiklal Bayramı olarak Sofya’da bir takım etkinliklerle kutlandığının yansıması.

Gelelim ülkemize…

Öyle tarihi günler yaşıyoruz ki bırakın bayramlarımızı, özel günlerimizi, ölülerimiz bile sessiz sedası defnediliyor, gerçi son on beş yılda devletimizi yöneten siyasilerin Milli Bayramlarımıza farklı pencereden bakması, bazı törenlere katılmaması eski ihtişamını yitirmiş gibi gözükse de bizler o coşkuyu tüm kalbimizde hissediyor ve yaşıyoruz. Çocuklarımızda nasıl bir tesir bıraktı bilinmez.

Bir köy imamıyla yaptığımız kısa sohbette çok gerçekçi ve çok acı bir cümle kurdu…

-“Osman Bey, ben din görevlisiyim, öğretmenlikte pek anlamam. Bir baba olarak çocuklarımın yaşamlarında bazı disiplinsizli söz konusu, sebeplerini araştırdığımdaysa; Okullarda Andımızın kaldırılmasıyla birlikte öğrencinin öğretmene, öğretmenin kendi mesleğine ne saygısı ne de sevgisi kaldı. Millete mal olmuş değerlerle oynanmanın zararlarını yaşayarak öğrendik,” Diyordu. Bu ülke öyle saraylarda oturarak kurulmadı. Her bir milli bayram senin benim dedelerimizin zaferleriyle taçlandı. Bir gecelik 15 Temmuz hainlerin kalkışmasını farklı etkinliklerle üç yüz altmış beş gün dillendireceksiniz, Balkan Harbini de dahil ettiğimizde kesintisiz on yıl boyunca yaşanan savaşlar neticesinde kazanılan zaferleri yok sayacaksınız, sudan bahanelerle rapor alan amir memuru milletin bayramını kutlamayacaksınız…! Siz ülke yöneticilerinin milli bayramları yok saymanız, ya da yük saymanız, ölülerimize bile saygılı olmadığınızın açık göstergesidir. Son kırk günden beri dört duvara hapsolan milletimiz bazı gerçekleri görse de, geriye dönük ne çok şey kaybettiğini anladı fark etti.

T.B.M.M açılışının Yüzüncü Yılı Milletimize Kutlu Olsun. 23 Nisan gününü çocuklara armağan eden Dünyanın tartışmasız tek lideri, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve Cumhuriyetle taçlandıran Tüm siyasilere ve silah arkadaşlarına selam olsun. Saygı, Hürmet ve Minnetle yadediyorum. 

Ramazan ayının ülkemize ve tüm insanlığa başta sağlık olmak üzere huzur ve güven getirmesi temenisiyle.