Velhasılı kelam sensin Tibet…
    Gece biter, gün doğar, çalarsın kalbimin kanayan hasret kapısını ve süpürürüm bütün acı hatıralarımı…
    Velhasılı kelam söz biter sen doğarsın kalbimin mühürlenmiş dünyasına ve yeniden tutunurum senli umutlarıma, senle gelen güzel yıllarıma… Günün yüzü güler velhasıl…
    Ben yüzümü önce güneşe dönerim sonra başımı göğe ve nihayet gözlerimi toprağa rehin bırakırım.
Damarlarımdaki kan alev alev yakar beni. Hem korkar, hem coşarım, senden bana ne gelmişse Allah’ıma hamt ederim Tibet.
Onbir Haziran 2009 bir milat, 11 Haziran sıcacık bir zaman, umut, yaşam sevinç dolu, kocaman tarifsiz bir mutluluk.
Tam bir yıl oldu Tibet sen gelesin diye gözlerimizi uzaklara yatıralı, tam üçyüzaltmışbeş koca gün ve nihayet gülümsedin gözlerimize ve nihayet güldü gözlerimiz senle…
    Samimi, şefkat dolu rüzgârları özlemiştik, bir kavak ağacının dibinde iki bardaklık çayın muhabbetine hasret kalmıştık, oysaki yüreğin evrenimizin çatısı oldu.
    “Göğün başı dik, üstü kapalı, üşümüyor kimse senle artık…”
    Dünyamızın çatısı, yüzümüzün parıltısı, kalbimizin neşesi “Tibet” nihayet merhaba diyorsun çok uzaklardan…
    “Tertemiz bir dünya istiyorsun,
    İçinde sevgi olsun diyorsun…
    Belki üzülecek en çok güleceksin,
    Eminim gün günden daha çok sevineceksin,
    Tibet’i herkese barış diye göstereceksin…
    İçindeki kıpırtılar hiç bitmeyecek,
    Neşen kalbimden hiç gitmeyecek,
    Cümle alem barış ve sevgi diyecek,
    Eminim Tibet seni herkes çok sevecek…”
SAAT ONİKİ II
Seni özlerim bir tanem
Seni söylerim can tanem
Beni unutma nur tanem
Sensiz ölürüm kar tanem.
Gel de bitsin işkence
Sevda sinsin gün gece
Gülde dinsin işkence
Gel de bilsin gün gece.
Gitme iki gözüm
Ölme can sözüm
Hoşçakal iki gözüm.