Dünyaya yeni ayar vermek isteyenler, suç örgütleri, radikal gruplar, amaçlarına hizmet edecek topluluklar yaratıp kullanarak başta ulus devletler olmak üzere herkese yön vermeyi planlıyorlardı. Dün Paris’te bugün Brüksel’de yarın belki de Londra’da, New York’ta, Berlin’de patlayan ve patlayacak olan bombalar ipin ucunun kaçmış olması ihtimalini gösteriyor.
Yaptığım işten dolayı çok iyi bilirim. Bazı insanlar adaleti yargı makamlarında, hukuk önünde aramak yerine suç örgütlerine, mafyaya yönelirler. Aslında amaçları adalet aramak ta değildir, çıkarlarına ulaşmak istiyorlardır. Bunların mafyayla pazarlıkları başlangıçta çok tatlıdır. Namlunun ucu karşı tarafa dönecek, kendilerine parayla hizmet edecek işbirlikçileri olacak ve sonunda hasımlarına diz çöktüreceklerdir. Ancak çoğu zaman işler düşündükleri gibi gitmez. Hiçbir kuralla, vicdanla, etik değerle bağlı olmayan mafya, çıkarı için namluyu sahibine çevirir. Onun için derler ki; Ayı ile aynı yatağa girilmez.
Uluslararası camiada da işler buna benzer yürüyor. Barışla, anlaşmayla, diplomasi ile, uluslararası hukuk kuralları ve kuruluşları ile uğraşmak istemeyen bazı ülke yönetimleri, terör örgütleri ile el altından görüşmeye başlarlar. Cahil toplulukların bataklığından çıkardıkları ölüm makinaları ile politikalarını yürütmeyi denerler.
İşte, IŞİD, PKK, PYD gibi terör örgütleri bazı devletlerin ya kendi doğurdukları yada kullandıkları “namluları”dır. Özellikle IŞİD’a baktığınızda batının yöntemlerini, öldürme tekniklerini, topluma korku salma senaryolarını direkt görürsünüz. PKK,PYD gibi örgütlerin bugün kullandığı istihbari bilgiler ve silahlar ise anında arkalarındaki devletleri göstermektedir.
Terör örgütleri eliyle özellikle Ortadoğu’nun mümbit cahilliğinden istifade eden güçler, çıkarları için birçok ülkenin darmadağın edilmesi siyasetini yürüttüler. Milyonlarca masum insanı iç savaşlarla ölüme götürdüler veya göçe zorladılar. Bağdat ve Şam’da dahil olmak üzere onlarca Irak, Suriye şehrinde her gün onlarca bombanın patlamasına binlerce insanın ölmesine ortam hazırladılar.
Batı, kendi mutluluk ve refahı için doğudaki başta su ve petrol bölgeleri olmak üzere merkezleri kan ve ateş çemberine çevirdi.
Hiçbir değerle bağlı olmayan, kontrolü bulunmayan örgütler, beklendiği gibi bugün sahiplerinin de canını yakmaya başladı. Silahlı her tür yapıya karşı ilkesel bir tutum alamayan medeni devletler, bugün çıkarları için oluşturdukları yada kullandıkları sözde islami radikal grupların ve örgütlerin namlusunun ucunda huzurlu ve konformist hayatlarından endişe ediyor. Yada dün çadır kurdurdukları etnik faşist terör örgütlerinin yarın kapılarını nasıl ve ne şekilde çalacağını bekliyor.
Ülkemiz gibi dünya da huzursuz bir dönem yaşıyor. Huzurun tesis edilmesi için ülkemin yöneticilerinin de dünyayı yönetenlerin de özeleştiri yapmasına ihtiyaç bulunuyor: Terör örgütüyle masaya oturulur mu, eşkıyadan dost olur mu, mafyayla pazarlık olur mu diye.