TAŞERON konusu 2017’nin Aralık ayında ülke gündemine oturdu. Kamudaki 450 bin çalışanın yanında belediyeler ve il özel idarelerdeki 400 bin taşeron işçisini ilgilendiren kadro düzenlemesi  yapıldı. Kadroya geçme şartlarını karşılayanlar, 3 ila 22 Mart arası taşeron işçiler için yapılacak sınav ile kadroya geçecekler.
Sınavlar çalışanların eğitim durumuna göre sözlü olarak da yapılabilecek.
Taşeron nedir? Öncelikle onun tanımını yapalım.
Alt işveren olarak da bilinen taşeronlar, bir sözleşme dâhilinde esas işveren tarafından kendisine verilen bir iş veya görevi yüklenerek yerine getiren işletmeleri tanımlar.
Taşeron işçiler de bu şirketlerde süreli sözleşme ile çalışmakta olan işçilerdir.
Kamu kurum ve kuruluşlarınca hizmet alımı yoluyla çalıştırılan taşeron firma işçilerinin çoğunluğunun kadro alacak olması, ülke genelinde faaliyet gösteren yaklaşık 20 bin firmayı yakından ilgilendiriyor.
Bu firmalar ya başka sektörlere geçiş yapacaklar ya da kapanacaklar.
Bundan önce, şu an taşeron şirket olarak kurumlara hizmet veren firmaların en büyük sıkıntısı; “Bugün kamuoyunda oluşan taşeron algısı…”
Bunu örnekleyebilirim...
Geçtiğimiz akşam bir mekânda, beş kişi sohbet ediyoruz. Oturduğumuz masadakilerden üçü, yurdun farklı bölgelerinde kurumların hizmet alımı ihalelerine giren şirket sahipleri... Yani güvenlik, temizlik gibi hizmet alımı yoluyla kamuda çalışan şirket personelleri var.. Yakın zamanda bunların hepsi kamu kadrosuna geçecek...
Şirket sahiplerinin moralleri bozuk...
Haliyle bu moralsizliklerini, kısa süre sonra kurumlarla sözleşmeleri bitecek olmasına bağladım. Malum, şirketlerinin işleri sona erecek.
Firma sahiplerinden birisi konuşmaya başlayınca, bakış açım da değişti.
Diyordu ki; “Siyasetçiler ve sendika başkanları bizden söz ederken devletin sırtındaki kambur, komisyoncu, hatta asalak gibi ifadeler kullanıyorlar. Yukardakiler böyle açıklamalar yapınca, yerel sendika temsilcileri daha ağır ifadeler kullanıyorlar. İşlerimizin bitme noktasına gelmesinden çok kamuoyundaki taşeron algısından yıpranır hale geldik…”
Evet, sizlere kamuya taşeron hizmeti veren bir şirket sahibinin duygu ve düşüncelerini aktardım.
Zaten, Türkiye’deki taşeron geçmişine baktığımızda, bu sektörü meydana getirenlerin de kurum ve kuruluşlar olduğunu görürüz.
İş öyle bir noktaya geldi ki, sanki taşeron şirketleri kurumlardan zorla para alan işletmeler gibi konuşulmaya başlandı.
Taşeron konusunda bazı gözlemlerimi aktarmak istiyorum.
Neredeyse her kurumda tanıdıklarım vardır, dolaşıp gözlem yapmayı da severim.
Gittiğim kurumlarda gördüğüm genelde şuydu; taşeron firma personelleri, kadrolu memur veya işçilere nazaran daha dikkatli çalışıyorlardı.
Dikkatten kastım; çalıştığı kurumun kurallarına uymak, mesai saatlerine riayet etmek gibi aslında olması gereken şeylerden bahsediyorum.
Çünkü taşeron çalışanında şöyle bir endişe vardı; “Kurum müdürü, şirket yetkilisi ile temasa geçip benden memnun olmadığını veya işimi layığıyla yapamadığımı söylerse işimden olabilirim, o yüzden dikkatli olmalıyım, kimseye fırsat vermemeliyim…”
Kadro müjdesi ile kadroya alınanların “Zaten devlete sırtımı dayadım” mantığıyla yaptığı işin niteliğini düşürebilme ihtimali riski var.
Öte yandan, çok sayıda taşeron işçinin istihdam edildiği belediyelerin, kadro verilmesi konusuna soğuk baktıklarını duyuyorum. Kadrolu işçinin çalıştırılmasındaki zorluklar ve hizmet kalitesi ile maliyetlerin yüksekliği belediyelerin taşerondaki ısrarının temel sebepleri arasında gösteriyorlar. Kadrolu işçilerin aşırı iş güvencesi, bunların çalıştırılmasındaki zorluklar, toplu sözleşme ve disiplin süreçlerinin sıkılığı ve sendikaların aşrı müdahaleciliği de bunlara birer etken.
Bu yazdıklarıma alınganlık gösterenler hatta bana sinirlenenler de olacaktır ama burada gözlemlerimi aktarırken işini layığıyla yapan, aldığı parayı hak eden çalışanları tenzih ediyorum.
Taşeron kadro meselesiyle ilgili başka bir diyaloğu paylaşayım.
Hizmet alımı ihalesiyle taşeron şirket kadrosundan hastanede çalışan bir temizlik işçisi, kurumun ihale servisine gidiyor, “Biz kadro alacağız, siz hizmet alımı ihalesini ne zaman yapacaksınız? Biz ne zamana kadar temizlik yapacağız?” diyor.
Çünkü kendisi kadro aldıktan sonra masa başı işe başlayacağını düşünüyor.
İşte böyle kafa karışıklıkları da var.
Bu kimselerin iş tanımı yeniden yapılacak mı? Yapılacaksa nelere dikkat edilecek?
Hayırlısı bakalım…