TANKI terlikleri ile döven beli bükülmüş nineler...
Yürüyüşü ile ölümü korkutan yiğitler...
Savaşa değil, düğüne gidiyoruz düğüne!!!diyen kınalı kuzular...
Bu ve buna benzer kahramanlık, cesaret ve yürek dolu sözleri son 3 yıldır herhalde çok duymuşsunuzdur. Doğu'da, Güney Anadolu'da, Karadeniz'de, İstanbul'da terör ve teröristlere karşı yiğitce mücadele eden mehmetleri, Afrinde  ve en son BARIŞ PINARI harekatında da...
"Bizde, ne kahraman biter nede kahramanlıklar biter" dediğimizde bazıları yiğitce çıkıp birşey söyleyemez iken "bu vatanın aslan evlâdı sonradan değil, anadan doğma kahraman olarak doğarlar" dediğimize geldiler. Bunlar, boş işkembe-i kübradan söylenen sözler değildi, olmayacakta.
Takvim yaprakları 15 Temmuz 2016'yı, saatler 23.10'u gösteriyordu.
400 asker, başlarındaki darbeci albayın emriyle Urla'daki Menteş Kampı'ndan çıkalı birkaç dakika olmuştu. Hedefleri valilik binasını ele geçirmekti.
Şehrin girişinde, önlerine bir polis otosu geçti. Tanktan inen darbeci albay polis otosunun yanına geldiğinde karşısına komiser Bekir Önsal dikildi.
Yolun açılması için yarım saat dil döken albay başarılı olamayınca hiddetlendi. Bekir ÖNSAL'a  alaycı bir ses tonuyla, "Sen ne cesur çıktın komiser! Bizi belindeki o tabancayla mı durduracaksın?" diye sordu.
Elini beylik silahına götüren polis Bekir Önsal'ın ağzından şu kan dondurucu sözler çıktı:
"Albay, bizim ailede 3 şehit var, dördüncü ben olurum, önemli değil. Ancak buraya kadar geldiniz, bundan sonrasını geçemeyeceksiniz. Tabancamda 13 mermi var. Emin ol, ısrar edersen bunun biri sana nasip olur."
Bu tarihi konuşma, 400 ağır silahlı darbecinin kuyruklarını kıstırıp kışlaya geri dönmesine yetti.
Bitti mi!!!
Bitmedi!!!
Elhamdülillah bitmeyecekte.
Bu memlekette;
Ne Bekir'ler...
Ne Ömer'ler biter.
Onlardan biri çıkar
ARA GAZI VERMEDEN 
İKİLE.
ENSE TRAŞINI GÖRELİM der.
Birisi çıkar vatan haininin tamda alnının ortasına imzasını çakar.
Selam ve dua ile.
ALAYINIZI
LASTİK gibi bir söz değilmi?
Hangi lastikler?
Don lastiği...
Bel lastiği..
Haa bide sapan lastiği var.
Başka bir lastik var mı, bilmiyorum.
Haaaaaaa.
Unutmuşum. Hatırladım.
Var tabii ya.
Araba lastiği.
Tuh yaaa başka ne lastiği var mı? diye
Ne çift jokerimi kullandım.
Ne seyirci jokerlerimi.
Nede telefon hakkımı.
"Bu adam gene kafayı yedi" diye düşünüyorsanız inanın hiç öyle bir şey yok, aksine dalgamı geçiyor, biraz kendimi, birazda sizleri güldüreyim istiyorum.
Nasıl bir ifade değil mi?
Hani Anadoluda bir söz var ya,
AL BİR KAYA, NEREYE DAYARSAN 
DAYA.
Asıl kafayı yiyenler veya milletin aklı ile dalga geçenler utanmadan yüzümüze bakabiliyorlar. 
Mesela “Nal-ı Şerif” denilen bir terliği bu millete pazarlamaya çalışıyorlar. Hem de 130 TL ye,  'ne özelliği var?' diyorsanız şayet,  'terliği pazarlayanlar bu terliği giyenlerin Hz. Muhammed’i (s.a.v) rüyasında gördüğünü' ileri sürüyor.
Gülermisiiiiiin, ağlar mısın,
yoksa ağzını açıp...
Neyse...
Bir başka paylaşımda ise,
'Suudi Arabistandan tam 1.5 ton Hz. Peygamberimizin üstüne bastığı kumdan getirdim. Depreme karşı büyük şifadır. Evin veya binanın köşesıne serpin. Dünya yıkılsa  sizin ev dimdik ayakta durur. İstanbul'a, kilosunu deprem bölgesidir diye 4500 TL sadece diğer şehirlere 5.500 TL.
Siparişleriniz 24/7 alınır.
Not: Gelirin bir bölümü bağışlanacaktır.'
Bittimi??
Biter mi yaaa!
Sırada bide YANMAYAN KEFEN (!) 
var.
Ulen ben sizin...
ALAYINIZI...
........
Bir sahne...
Hayal değil...
Gerçek mi? gerçek...
Yer; TBMM.
Meclis çatısı altındaki partilerin grup  toplantıları...
Kürsüde, Devlet BAHÇELİ.
Uzun bir konuşmanın ardından tüm partilileri selamlıyor.
ALAYINIZI...
........

Bu kadar akıldan...
Vicdandan...
İzandan uzak bu inanç simsarlarını bizde tıpkı sayın Devlet BAHÇELİ gibi selamlıyoruz. 
Artık bu selamlamadan ne anlarsınız?
Nasıl anlarsınız?
Nereye çıkarırsınız?
Ne söylersiniz?  bilmiyorum.
Lâkin ben de tıpkı Sayın BAHÇELİ gibi,
ALAYINIZI...
diyorum.
Artık lastik gibi uzatında uzatın.
Nereye giderse...
Nereye değerse...
Selam ve dua ile.