Kabul etmek gerekir ki hiçbir devletin anayasasında bizim kadar geniş, kapsayıcı, dahil edici, olurcu, kolay, barışçı, dışlamayıcı bir milliyetçilik tarifi yoktur.
Ülkemizde yapılan anayasa değişikliği çalışmalarında ilginç bir şekilde, sanki dünyanın dört bir yanından toplanıp bir yere getirilmiş, birbirini hiç tanımayan, geçmiş ve gelecekte hiçbir ortak yanları olmayan insanlar için milli bir bağ kuruyormuşçasına kaygı ve düşüncelerle hareket edilmektedir. Bu kaygı yersizdir.
Kurtuluş mücadelesini birlikte vermiş, canını, kanını birlikte harcamış, vatan elden gidiyor endişesini birlikte yaşamış, birlikte başarıp birlikte insanlık dersi vermiş, vatanın korunması, milletin korunması, devletin kurulmasında aynı zorluğu başarmış, aynı toprakları, aynı bayrağı, aynı ülküyü paylaşmış bu insanlar arasında bağ kurmak için bir çabaya gerek bulunmamaktadır. Bu bağ hiçbir millete görülmeyecek kadar kuvvetli ve yoğun bir biçimde vardır.
Her tür bozucu yaklaşıma rağmen unutulmamalıdır ki “birlikte can vermekten” öte ortak bir mazi kavramı yoktur. Bu ülkeye en ufak bir saldırı halinde ülkeyi korumak için “ birlikte can vermeye hazır olmaktan” öte bir ortak ülküde yoktur. Geçmişi ve geleceği aynı olan insanlar için yeni ve zayıf bağlar aramak yerine mevcut ve kuvvetli bağları ifade etmek daha kolay olacaktır.
Vatandaşlık bağını olabildiğince geniş tutmamıza rağmen Suriye’ den ülkemize kaçan insanlarla ilgili olarak ne objektif ne de sübjektif bir bağ kurmak mümkün bulunmamaktadır.
Suriyeli göçmenlerle soy bağı ya da dil bağı gibi objektif bağlarımız bulunmamaktadır. Bunun da ötesinde ortak acılarımız, sevinçlerimiz, duygu paylaşımlarımız da yoktur. Ülkemize yönelik bir tehditte aynı safta mücadele niyetleri bulunmadığı gibi bu kişilerin dünyanın gelişen koşullarına göre ülkemizin doğusunda ya da batısında herhangi bir ülkeyi tercih etmeleri de beklenen bir davranıştır. Bu denli zayıf bir bağ vatandaşlık hakkı verilmesi için yeterli bulunmamaktadır. Aksi yönde çıkarılacak bir yasa Anayasa’ya da aykırı bulunmaktadır.