YAZMAK, yaşamla bağ kurmaktır. İnsanla ve doğayla iç-içe olmak, iyiyi güzeli görmek, yanlışı doğruyu anlamak ve hissetmektir.

İnsan; kendisi, ailesi, yakın çevresi dışında gelişen olaylara müdahale gücü-yetkisi olmasa da kayıtsız da kalamıyor. Kayıtsız kaldığı zaman kendini, insan olmanın gerekliliğini sorgulamaya başlıyor. O nedenle konuşmak, yazmak, olumlu ya da olumsuz tepki vermek insanın, özellikle gazeteci-yazarların olmazsa olmaz ilkesidir. 

Yazmanın kriteri de çok nettir; objektif olabilmek. Kendisine karşı objektif olabilen, kendisini eleştirebilen kişinin olaylara, bizim İbrahim, akrabam Ayşe, hemşehrim Filiz vs. diye bakıp susması, elindeki kalemi daha önemlisi yüreğini, yaşama ilkelerini bir tarafa bırakmasıdır.

Ayların, yılların değil; son bir haftanın gelişmelerine baktığımızda, Yozgat'ımızın ne kadar sıkıntılı, ne kadar suskun, ne kadar lekelendiğini görünce, biz Yozgatlı gazeteci-yazarların ne diyeceğini herkes merakla bekliyordur. Uyuşturucu ile yakalanıp tutuklanan, haberlerine erişim yasağı konulan Veysel Filiz'in üst düzey bir bürokrat olması, Yozgat’ın yetiştirdiği çok sayıda siyaset ve iş insanı ile ilişkilerini duymayan kalmadı.

Yozgat incinir, Yozgatlı küser diye, sağır sultanın bile artık ezberlediği bir haberi yazmamak ya da "Benim suçlum iyidir." mantığına sığınmak; ne yazanların, ne de okuyanların kimlik ve kişiliği ile bağdaşmaz. O nedenle, her siyasetçinin -özellikle seçim bölgesinde ve özellikle de seçim dönemi- yanına gelen, fotoğraf çektirenlere "adli sicil kaydı" sormadığını biliyoruz; zaten bu da ancak komedi filmlerine ya da mizah çizerine malzeme olur. Suçun kişisel olduğunu, suça bulaşmamışsa evladının suçundan babayı, babanın suçundan evladını sorumlu tutmak; vicdan ve yasalar açısından da yanlış ve sorunlu bir tavırdır. Veysel Filiz hakkında yargının vereceği karar, şüphesiz en adil olandır.

Veysel Filiz, aynı zamanda Avrupa Yozgatlılar Federasyonu (AYF) Başkanı olarak biliniyor. DUYKON (Dünya Yozgatlılar Konfederasyonu) ile uzun süredir karşılıklı basın açıklaması yapmaları, aralarında bir anlaşmazlığın ve rekabetin olduğunu düşünmemize neden olmuştu. 2020’nin yazında, aynı ay içinde iki STK temsilci ve üyeleri Yozgat çıkarması yapmış; Çamlık otelde birkaç gün arayla siyaset insanlarının da katıldığı bir program düzenlenmişlerdi. Bu Yozgat buluşmasında ayrı günlerde vali ziyaretinde AYF, vali ziyaretinde DUYKON; belediye başkanı ziyaretinde AYF, belediye başkanı ziyaretinde DUYKON… 

Bazı yerel gazetelerin sayfaları da bu haberlerle doluydu o tarihte. Yerel TV ise canlı yayın yapmak için bu iki STK arasında gidip gelmişti. “Yaz boyu gündemden düşmeyen AYF ve DUYKON’un ayaklarının Yozgat topraklarına basma nedeni çok düşündükleri, çok sevdikleri Yozgat mı yoksa durduramadıkları hırsları mı?” diye düşündük hepimiz.

O gün gazeteci olarak görev yapanların bugün de yapacağına inanmak istiyorum.

Yargı kararı ne olur bilmeyiz ama bu lekeyi, lekesiz yaşayan, yaşamaya çalışan Yozgatlılara sürmek isteyenler de dikkatli olmalı. Çünkü Yozgat’ın vicdanındaki mahkumiyetler müebbet. Suçlu ve varsa siyasi ortaklarına cevabı da seçim sandığına saklı. 

Gelmeyen aşı, önlemlere rağmen her gün yüzlerce can alan Covid-19, işsizlik, yoksulluk, siyasetçilerin artık kahvehane jargonu ile her gün birbiri ile atışması, ülkemizin Avrupa’da giderek yalnızlığa zorlanması gibi çözüm bekleyen sorunlardan bunalan vatandaşı; bir de "Kimin suçlusu daha iyi-daha kötü?" gibi yasal ve vicdani sorulara boğmamak gerekiyor.

Nerede ne oluyor?
Neden oluyor?
Kim ne yapıyor?
Kimlerle yapıyor?

Bu soruların cevabını da verecek olan yargıdır. Bu kararın ardından, vicdanımızın sesini dinleyerek "Suçlu ayağa kalk!" diyebileceğiz.