Bir durak düşünün dostlar!
Bir istasyon,
    bir terminal,
    bir liman düşünün dostlar…
    Lambası  olmayan bir sokak, güneşi doğmayan bir cadde ve çamur değmemiş  bir bulvar düşünün dostlar…
    Nereye çıkardı sizce söyledikleriniz? Nerede son bulurdu hicran tümceleriniz? Ya da susmalarınızın gemleri ne zaman kopardı ha?
    Bilemediniz…  Yo yo yoo, öyle böyle değil benim söylediklerim ya da sizin söylemeye sustuğunuz, söyleyemedikleriniz, söyledikleriniz… Ee biliyorum tabi ki sizde çok incindiniz, çok çektiniz, biliyorum. Biliyorum, söyleseniz yerle gök pişti olur ama bu aşk kumarında joker ya sizsiniz ya da jokersizsiniz…
    Yahu derdim sözcük oyunları yapmak değil, yok yok sizi bunaltıp  çıldırtmak hiç değil. Ben çıldırmalarımın kapı  aralamalarındayken, size böyle fena davranır mıyım hiç? Yoksa iç iç iç…
    Ben? Ee değilim tabi ki, gelişimde belli, gidişimde. Çok şükür aşktan yana darbeliyim de…
    Peki, ne mi söylüyorum? Dedim ya “SÖYLEDİKLERİM” bu kitabın içerisinde, son birkaç yıldır sesimin çıktığı kadar bağırmalarımda her şey. Yoksa siz daha beni anlamadınız mı?
    Bir durak düşünün dedim size!
    Bir istasyon,
    bir terminal,
    ve bir liman düşünün…
    Oysa sizler kuruntularda, sözcüklerimin ve laf ebeliğimin kuyruklarında takılıp kaldınız yine.
    Ben söyledim arkadaşlar, onun bir gün “herhangi bir şeyim olacağını nereden bilirdim” diye.
    Ya siz? Hala umutlara yelkensiz misiniz?
    Dilerim canlarım aşkın girdabında ve bütün çıkmazlarında daha fazla ezilmeyiz. Canım ülkemin sokaklarında koşup oynamak, çocuklarımızı büyütmek varken “bir” eksilmeyiz.
    Dilerim annelerimizi, babalarımızı ve büyüklerimizi herhangi bir hastane odasında ya da herhangi bir rehabilite merkezinde, “gözleri bizlerin gelmesinde” bekletmeyiz, terk etmeyiz…
    Dilerim “SÖYLEDİKLERİM” herhangi birinizin yol ışığı olur.
    Daim sevgim ve derin saygımla.
    Yahu ben sizleri sevmez miyim?
     Unutmayın! Bir durak, bir istasyon… Düşünün işte…
    Güzel olsun sadece…