Kavruldum geldim yüreğinin aşk kıyısına. Az nefesleneyim dedim, az dinleneyim ama yandım, kül oldum sevgili…
    Aşk bahçesinin sevimli yumurcakları olmaya adaydık biz. Toprakta tohum, dalda filiz bile değildik, gözümüzü açmamıştık daha.
    Dalgın rüzgârlar geçiyor saçlarımın arasından, ben gibi nereye gideceğini bilemeyen, yolunu şaşırmış dalgın rüzgârlar. Samyellerinde, imbatlarda kalmışım, bende kalmışlar. Poyrazlar, lodoslar, akçayeller ceketimin yakasında, pantolonumun paçalarında. Yıldızkarayel, mayistra, meltem sana hasret kollarımda. Gökle yer söz birliği yapmış, yağmura haber salmışlar. Islanmışım sonra…
    Soluk, uçuk ve ağarmış yalnızlığımın içinden, donuk ve sararmış bakışlarımla, kırlaşmış sakallarımla duruyorum yüreğinin aşk kıyısında. Pembe, eskimiş ve cansız, bej bir akşamı ağırlıyorum yüreğimde. Son nefesimde, ölürken de sevdiğim kadın; matlaşmış bakışlarımda seni arıyorum.  Heyecanımı mazur gör, hiç sevmedin sandım beni. Hiç gelmeyeceksin, bir daha sarılmayacak ve bir daha yüzünü yüzüme sürmeyeceksin sandım. Şimdi mahcubum çocuklar gibi…
    Dilsizim, kapalı kutum benim. Geceleyin göktaşım, karanlık yollarımın ışığı, asil kadınım; savruldum geldim yüreğinin aşk kıyısına. Hiç sevmedin, özlemedin sandım. Billurum, akçıl sevdam; gün gece kalbimdeki tek motifim özledim seni, mahcubum…
    Geride kalan onca sensiz senem şimdi nice göçük altında yatar.
    Süprüntü ömrüm yokluğunda çöp misali oradan oraya savruldu.
    Küllerimden arta kalanlarla bir ben daha doğar mı? Bilemiyorum.
    İzbe, zifir karanlık gecelerde hep seni düşündüm, yüreğinin aşk kıyısında gezdiğimiz ışık dolu caddeleri ve birbirimize hiç ayrılmayacağımıza dair verdiğimiz, o unutulmaz muhteşem sözleri düşündüm.
    Sonra kuytularda kaldığım gün batımları, gün doğumları, ömrümün çocuk arterlerinden birer ikişer tükendi gitti.
    Yokluğun, bir kader mahkûmunun özgürlük şarkısıydı kalbimde. Birileri sımsıkı tutuyor, bırakmıyordu, sanki iki yanımda iki gardiyan, kollarımda kelepçe…
    Karanlık kül karası böyle gecelerde şiirler yazdım, şiirler ezberledim yüreğimde, bilesin hiç terk etmedi sevdan beni…
     Şafakla gelen ötüşen kuşlara, adını ezberlettim, baharla açan tomurcuklara, gözlerinin rengini ve her çiçekten bal alan arıya kalbinin tadını öğrettim.
    Dağa taşa, yere göğe; “aşk dedim, sevgi dedim, siz bilmezsiniz, zülfü sırma tellim cana can dedim…”
    İşte savruldum geldim aşkının kıyısına… Uzaklardan geldim, örselenmiş yıllarımı unutup da, yanan cismimi bırakıp da geldim. Ne söylersen kabulüm, bütün hatalarımı bilip de geldim…
    Mahcubum çocuklar gibi…