Millet harmandan galhıp, sapı samanı içeri atdıhdan sonra gelecek kışa tedbir almak için bir sürü gayret içine düşerlerdi. Hanımlar ekmek eder, guru-diri hazırlarlar, salça, pekmez, hedik kaynatır, hoşaflık guruturlar, yağ, çokelik falan yaparlar erkeklerde damlara çorak çeker, siyeçleri vurur, gıyıyı, gıranı onarırlardı.

            Siyeç vurma golay gibi görünsede usta işiydi. Orantılı kalınlıkta çitilgilerden, sararmış ve ezilmiş ekin saplarından ve yarı katı çamur karışımlarından oluşurdu. Bu karışım çamuru iyi tutar ve damın dört bir yanını çıkıntısız yükseltirdi. Siyeçlerin öyle bir vurulması gerekiyordu ki, gözü dirliksiz etmeyecek şekilde akarlı bir yükseklik sağlanmalı, çörtene giden akıntı ayağı her yerden start kazanacaktı. Sefettingilin, Mendufgilin, Apılıgilin siyeçler on sene bozulmadan dururdu. Kaşifin Hacıgilin, bizim, Mamalıgilin, Kel Salimgilin siyeçler senede bir iki kere uçardı. Hangi ustayı getirirsek getirelim bir gıvam dutturamadı. Duvarlar ve goşmalar tam çörtenin yanlarından gaaşadığı gibi, kaç kerede yağmur suları döşşeklerin üstüne ahtı.

            Sefettin ben bi el atıyım dedi. Damları gezdi. Fizibilite ve etüdünü yaptı. Üzerin Goca’nın evden yanı duvarda hafif bi gağşama var, Gocelilerden yanada duvarda hafif bi yükseklik var, onların resterasyonu olmadan olmaz dedi. Hadi norürsen gör. Dam tüm açılıp örtülecek. Yuvallamaların üstüne döşeli çitilgileri tüm enecek, en az 20 at arabası çorak getirilecek, önümüz gış nası yetişecek. Babam derin bi Huffff çekti. Sonra “Yoh aminim bu sene de dursun”. dedi.

            Siyeç vurmanın gayilesi adamı bızaladır. Golaymı  lâ.. Bazen Godek Satılmışın, Moturcu Davudun uşahlar damlarda guş guvalar, koyün tüm siyeçlerii uçururlardı. Onnar pijlerine heç dur demezlerdi..

            Köye o zamanlar çok yazı guverçini gelirdi. Ev guşlarıynan ahşama gadar oynarlar, akşam da ev guşlarının girdiği ahırlara girmeye çalışırlardı. Giri girmez dutup arabaşı yapması öyle bi lezzetli olurdu ki sormayın. Ben çoh yazı guverçini çektirdim ev guşlarına..

            Yalnız yazı guverçinleri siyeçlerin üzerinden ev guşlarının girdiği yerlere bakar, belki elli defa içeri girmeye niyetlenir, ürker, geri siyeçlere gonardı. Getirin tüfâa aminim bunun gireceğa yoh diyipte sıhıyı siyece doğru guverincik, guşu vururduh amma siyecide uçururduh.

            Hangi avcı onmuş ki. Bi yazı guverçini dutabilmek için evin on yerinden siyeçi uçururduh. Güz mevsimleri havlu, hayat gıyı, gıran onarılır, anamız, dinimiz ağlardı. Eli uz adamlar memleketten göçeli onlarca yıl olmuş, hiç uğramadıkları halde siyeçleri yeni yapılmış gibi duruyo. Ama bizim kesmikliğin, tandır evinin, hazın damlarının ve hayatın siyeçleri her sene elden geçtiği halde gureden uçuyo. Babayın anayın açını içiyim, arhadaş, olmayıncı olmuyo işte yav..