CHP İl Başkanı Abdullah Yaşar, yaptığı yazılı açıklamada; “Sayın Ahmet Davutoğlu, AKP’nin 22 mayıs 2016  tarihinde yapılacak Olağan üstü kongresinde  aday olmayacağını belirterek, genel başkanlık görevinden ayrıldığını açıkladı. Ancak basın toplantısında bunun kendi tercihinin olmadığını da ifade etti. O zaman soru şu;kendi tercihi değilse hangi gerekçeyle ayrıldı?Bu sorunun yanıtı verilmedi. İzin verirseniz bu sorunun yanıtını ben vereyim” dedi.

Yaşar, Davutoğlu’nun görevden ayrılacak olmasını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından gerçekleştirilen sivil darbe, saray darbesi olarak yorumladı.

“Şunu özellikle uygulamak isterim ki, 4 Mayıs Saray darbesi 28 Şubat post modern darbesini de aşan bir niteliğe sahiptir” iddiasında bulunan Yaşar, şunları kaydetti:

“28 Şubat’ta rahmetli Erbakan Başbakanlıktan uzaklaştırılmıştı. 4 Mayıs saray darbesiyle de Sayın Davutoğlu Başbakanlığı bırakmak zorunda kalmıştır. Bu darbenin yani 4 Mayıs saray darbesinin 28 Şubat’tan farkı ‘Yol arkadaşım” dediği, ‘Dava arkadaşım’ dediği bir kişi tarafından bu darbenin gerçekleştirilmiş olmasıdır.

Değerli basın mensupları, Sayın Davutoğlu başbakan olarak ilk kez seçimlere girmiş 7 Haziran’da yüzde 40. 87,  1 Kasım’da da yüzde 49,5 oranında oy almıştır. Başarılı bir sonuçtur. Yani parlamenter demokratik sistemin kuralları içinde Başbakanlık koltuğuna Sayın Davutoğlu oturmuştur. Bu bağlamda meşruluğu hiç tartışılmamıştır. Çünkü milli iradeye  saygı demokrasinin temel kuralıdır. Özetle Sayın Davutoğlu’nu Başbakanlık koltuğuna kendisinin de sıklıkla vurguladığı milli irade getirmiştir. Ancak Sayın Davutoğlu kendisine ve partisine oy veren 23 milyon 681 bin 926 kişinin iradesiyle değil bir kişinin iradesiyle koltuğundan ayrılmak zorunda kalmıştır. Evet 23 milyon 600 bin kişinin iradesiyle değil koltuğa oturan Sayın Davutoğlu bir kişinin iradesiyle koltuğundan ayrılmak zorunda kalmıştır. O bir kişi 4 Mayıs’ta Saray Darbesini gerçekleştiren kişidir. O bir kişi ülkesinin demokrasisini değil, kendi dikta yönetimini düşünen ve planlayan kişidir. Sayın Davutoğlu üzülerek ifade edeyim ki 4 Mayıs saray darbesine boyun eğerek dikta yönetimine zemin hazırlamıştır. Oysa demokrasi adına doğru olan 23 milyon kişinin kendisine verdiği görevi savunmasıydı. Milli iradeye sahip çıkmasıydı. ‘’ Bu koltuğa beni halk getirdi ancak halk götürür’’ demesiydi. Yani 4 mayıs Saray Darbesine Davutoğlu’nun açıkça direnmesi gerekirdi.

Şu kadere bakın ki demokrasi adına Sayın Davutoğlu’nu savunmakta bize düştü.

Türk siyasal tarihinde önemli bir yeri olan AKP’nin neredeyse bütün kadrolarının 4 Mayıs Saray Darbesi’ni kabullenmiş görünmeleri de demokrasimiz adına başka acı tablodur. Oysa demokrasilerde darbeler desteklenmez, darbelere direnilir. Bu halkın iradesine, yani milli iradeye de bağlılığın temel bir görevidir. Davutoğlu maalesef bunu yerine getirememiştir.

4 Mayıs saray darbesini Türk siyasal partinin iç meselesi olarak görmemekte gerekir. Bu darbe 64. Hükümete karşı yapılmış bir darbedir.Bütün  cumhuriyetçilerin ,demokratların, aydınların , yeni demokrasiden yana olan bütün vatanseverlerin darbeye direnmesi gereğinin de ötesinde bir zorunluluktur.

Bir dikta yönetiminin yasal zeminini hazırlamak için ülkenin meşru Başbakanına karşı 4 mayıs Saray Darbesini yapanlar şunu asla unutmasınlar; Cumhuriyet  Halk  Partisi  olduğu sürece  asla amaçlarına  ulaşamayacaklardır. Yaklaşık  150  yıllık  bir parlementer  geçmişimizi  bir diktatörün  beklentilerine  teslim  etmeyeceğiz.

Kimsenin  şüphesi  olmasın  darbecileri  yeneceğiz  demokrasi  kazanacak.  Tarihte  hep  bunu  böyle yazmıştır.”

Editör: TE Bilişim