- Niye öyle tepinip duruyorsun?
- Keçe tepiyorum. Sıkıştırıp pazarda satacağım. Ne yapalım, fani dünya işte, üç-beş kuruş kazanıyoruz.
- Başındaki çıngırak ne?
- Çevredeki bahçelerin ekin ve meyvelerine kuşların gelmemesi için ses çıkarıyorum. Sahipleri de bana bir miktar ücret ödüyor. Ne yapalım, fani dünya işte, üç-beş kuruş kazanıyoruz.
- Peki, sırtındaki yük nedir?
- Bu yayıktır. Yoğurttan yağ çıkarıyorum. Sonra da götürüp pazarda satacağım. Ne yapalım, fani dünya işte, üç-beş kuruş kazanıyoruz.
- O elinde döndürdüğün nedir?
- Bu bir kirmendir. Komşuların yünlerini eğiriyorum. Onlar da ücretini ödüyor. Ne yapalım, fani dünya işte, üç-beş kuruş kazanıyoruz.
- Ağzınla ne mırıldanıyorsun?
- Hatm-i tehlil okuyorum, isteyenlere hediye ediyorum. Onlar da bana çeşitli hediyeler veriyorlar. Ne yapalım, fani dünya işte, üç-beş kuruş kazanıyoruz.
- Niye öyle sağa sola bakıyorsun?
- Komşu çocuklarını takip ediyorum. Onları tehlikelerden korumak için bakıcılık yapıyorum. Komşular da bana ufak-tefek hediyeler veriyorlar. Ne yapalım, fani dünya işte, üç-beş kuruş kazanıyoruz!..
- Peki, dünya fâni olmasaydı daha neler yapardın?
- Ona göre tedbir alırdım!..
* * * 
Tıpkı bu kıssadan hissede olduğu gibi ‘Fani olmasaydı dünya neler yapardık…’ acaba.
Dünyanın yükünü sırtlamaya ne kimsenin gücü yeter, ne de bu dünyanın işine yetişmeye ömür yeter!
Seçim tüm yoğunluğu ile üzerime üzerime gelmeye devam ede dursun en iyi dinlenme yöntemi yine seçimin konuşulduğu dost muhabbeti oluyor  çoğu zaman.
Dün yine o muhabbetlerden birinin içine düştüm.
Tamamı AK Parti muhalefeti kıymetli insanlar…
Her biri bildik, Yozgatlı insanlardı sohbetin baş kahramanları…
Sohbetin ilk konusu tahmin ettiğiniz üzere AK Parti’nin Yozgat mitingi oldu.
Ne diyorsun dediler mitinge dair, imalı bakışlarla: 
4-0 dedim…
Tansiyonları bir kere vurdu yere bu yanıtla.
İstedikleri yanıtı biliyorum, o yüzden 4-0’la olayı ta başından kopardım…
İçlerinden bir tanesi yaz bakalım bu gün AK Parti “önceki genel seçimde ne vaat etmiş”, “bu güne kadar hangilerini yapmış!”
Yazabilir misin tarzından üstü kapalı eleştiride bulundu.
Kimi zaman yazmışımdır, biz gazetecileri iktidarların ya da gücün kölesi gibi görür kimi çevreler.
Kalemi yönlendirilmiş olarak bilir, güçten yani rüzgardan yana üfürenlerden sanırlar…
Bu durum karşısında ağzınla kuş tutsan nafiledir.
Aslına bakarsanız seçim atmosferine girdiğimizden bu tarafa neredeyse her gün gündeme dair hareketi olan tüm siyasi partilere mutlaka yer vermişizdir.
Ama bunu anlatamayacağımı bildiğimden sustum, dinledim…
* * * 
Bir yandan çaylarımızı yudumlarken sohbetin konusu farklı farklı kulvarlara yol alıyordu.
Sohbete dahil olanlardan biri; “Yozgat CHP seçim irtibat bürosunun hemen önüne kermes çadırının kurulması hak mı” dedi…
Un Pazarında bulunan kermes çadırını kast ederek, açılan çadırın zaten baskı altında olan CHP üzerine seçim öncesi farklı bir baskı operasyonu olduğunu ima etti.
Halbuki o açıdan hiç bakmamıştım duruma.
İyi ama dedim CHP’den konuyla ilgili hiçbir tepki, açıklama ya da serzeniş gelmedi.
‘Gelmesi mi lazım, farz et ki yiğit bir CHP’li yolda yolunu çevirdi, yaz bu durumu dedi’…
Yetkilisi varken vatandaşın isimsiz serzenişi olmaz ama ben yine de kaleme alacağım emin olabilirsin dedim…
* * * 
Döndük dolaştık AK Parti’nin Yozgat’taki mevcudiyetini geldik. 
Ne yapar AK Parti Yozgat’ta demeye kalmadı, peş peşe salvolar geldi.
Muhalif görüşler Yozgat’ta AK Parti’nin istenilen başarıyı elde edemeyeceği yönünde.
Ben tam aksi ifadelerle biraz sohbeti kızıştırdım.
Hiç öyle görmediğimi, muhalefetin daha etkili olması gerektiğini özellikle vurguladım. 
Onlar iktidarın gazeteci olarak gördüğünden iktidara dair her eleştiride ‘Bunu da yaz da görelim’ tarzından imada bulunuyorlardı.
* * * 
Sohbetimize dahil olanlardan bir tanesi AK Parti’nin Çarşamba günkü mitingine dair yaşadıklarını anlattı.
Miting sonrası karşılaştığı AK Partili dostlarının ‘Miting nasıldı sorusuna’, kaşlarını kaldırarak ‘Beklenen kalabalık yoktu’ yorumu yaptığını, devamında tepki aldığını söyledi.
Aynen şu ifadeleri kullandı: 
- Aslanım sizin gönlünüzden geçeni mi söyleyeyim, yoksa gözümün gördüğünü mü söyleyeyim.
Hah dedim, işte bu…
Bizim de kaleme aldığımız her yazı gönlünüzden geçenle gördüklerimiz arasında ince bir çizgiyle ayrılıyor.
Yani gönlünüzden geçenin ifade bulmuyor olması her yazılanın yanlış olduğu anlamına gelmemeli.
Şimdi soruyorum sizlere gönlünüzden geçeni mi yazayım, yoksa gördüklerimi mi…
Bu arada ikinci parti çay servisi başlamak üzereyken kalktım.
Tüm sohbeti bu günden bitirmek olmak biraz da yarına bırakmak gerekir…


AK Partilililer “Bekir Bozdağ’ı” neden protesto etsin?


AK Parti’nin Çarşamba günkü mitinginden muhalif gazetelere yansıyan bir görüntü ve onu tamamlayan protesto haberi vardı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan önce kürsüye gelen Adalet eski Bakanı Bekir Bozdağ’ın  konuşması sırasında miting alanını dolduran bir grup AK Partili’nin alandan ayrılarak protesto ettiği şeklinde kamuoyuna yansıyanlar oldu.
AK Parti’nin iç işleyişini bilemem, ben konunun hiç de görüldüğü gibi olmadığını düşünüyorum.
Zira miting alanında olan bir basın mensubu olarak protesto amaçlı bir alan boşaltma yaşanmadığı gibi bu durumun Bekir Bozdağ’a yapılacak olması akıl karı bir durum değil.
İster kabul edilir ister edilmez, her zaman şunu söyledim, AK Parti’nin Yozgat’taki ağabeyi bundan böyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da gözde ismi Bekir Bozdağ!
Bozdağ gibi Yozgat’tan çıkan oylarla seçim başarısını büyük oranda göğüslemiş bir siyasi ismin bundan sonra bırakın protesto edilmeyi, göz ardı dahi edilemeyeceği bir hakikat!
Editör: TE Bilişim