Siyaset, Milletin sorunlarını Millet adına çözmek için seçmenden yetki ve sorumluluk almaktır. Sorumluluk alan kişiler, ehil, akıllı, deneyimli, öngörülü olduklarına inandıkları için bu göreve talip olurlar. Herkesten her an siyaset yapması beklenemeyeceği için, vatandaş kendi işi ile meşgul olurken, siyasetçi vatandaş adına düşünür, karar alır ve uygular. 
550 milletvekilinin seçilmesindeki anlam da, değişik vatandaş görüşlerinin tam olarak temsili ve istişaredir. İstişare, parti içlerinde parti politikalarının ve Meclis içerisinde Ülke politikasının ortak akılla belirlenmesidir. Yani seçtiğimiz her milletvekili görüş ve düşüncelerini parti başkanına ve yetkili kurullarına anlatsın, Meclis’te açıklasın, geleceğin oluşumuna katkı versin diye beklenir. 
Bunlar olması gerekendir. Bizde ise olan şudur: Parti başkanının kendine yakın gördüğü ve kendisi için sorun çıkarmayacak isimler belirlenir ve listelere yerleştirilir. Bu durumda seçimler, listelerin değil parti başkanının seçimi üzerine yapılır. Bu çarpıklığın doğal sonucu ise istişarenin tamamen ortadan kalkmasıdır. Zira parti başkanı ile aynı düşünen insanın görüşünün sorulmasına ihtiyaç yoktur. Böylece Ülkenin geleceği  550 akılla değil 1 akılla şekillenir. 
Kimseye danışmayan “1” her zaman hata yapabilir. “1” in herşeyi görmesi, anlaması, hissetmesi, düşünmesi mümkün değildir. Her zaman için yanlış yönlendirilme riski vardır. “1” sorunları anlamak ve çözmek bir yana görmekte de hata yapabilir. Sorunları görmek,  mücadele etmek gereğini doğurur. Sorunu görmezseniz sizin için sorun yoktur ama Millet için büyük tehlike vardır. Siyasetçi sorunu erteleyebilir, görmezden gelebilir, uyutabilir ama Devlet Adamı bunları yapamaz. 
Türkiye için Terör sorunu tam da böyledir. Ülkenin bir bölümünde ve kimi zaman büyükşehirlerinde terör sorunu hep vardı ancak hep uyutuldu. Sorunu uyutan bizdik ama terör örgütü hiç uyumadı. Gazete haberlerinde,  PKK’nın 80.000 silahı başta büyükşehirler olmak üzere evlerde konuşlandırdığı yazıyor. Bu haber muhalif gazetelerde değil hükümete yakın gazetelerde yer alıyor.
Güneydoğu’da görev yapan insanlarla konuşunca gerçekler yüzünüze  çarpıyor.
Çözüm süreci döneminde şehit veriyorduk ama haberi yapılmıyordu. 
Yol kesiliyordu ama gizleniyordu. 
PKK vergi adı altında haraç topluyor, sözde kendi polis gücünü oluşturarak kimlik denetimi yapıyordu ama duyurulmuyordu.
Asker kışlasında, polis karakolunda idi, sokağa çıkması zordu ama emir böyleydi.  
Sahada terörün militan kolu asla taviz vermiyor, silah bırakmıyor, geri çekilmiyor, inisiyatifi bırakmıyor ama siyasi kolu yeni mevziler alıyor, devlet imkanlarını kullanıyor, oy artırıyordu.  
O halde artık adını koyalım mı? 
Terör sorununda kafalar kuma gömüldü. Her şey normal gibi gösterilirken sorun büyüdü, büyüdü.
“1” yine aldatıldı.