Cehaletin olduğu yerde şiddet, şiddetin yaşandığı yerde zulüm hakim olduğu ülkelerde de insanlık katlediliyor demektir. Baskı ve zulümlerle huzur-barış temin edilemez. İnsanı yaşat ki, insanlık yaşasın temel düsturumuz olmalıdır. Şiddeti, baskıyı ve zulmü kim yaparsa yapsın, bu yapanı meşru kılmaz. Hiçbir şekilde de insanlık adına tasvip görmez, onaylanamaz.
Ülkemiz kadına şiddet konusunda maalesef sabıkalı, karısını döve, işkence yapan, çocuğunu döven, anne ve babasına şiddet uygulayan, aile içi baskı ve zulümlerle adını duyuran pek çok olaylara tanık olmuşuzdur. Hani ne derler akla-hayale gelmeyecek baskı ve zulümlerle karşılaşıyoruz. Şüphesiz ki insan olarak ve insanlık adına bu tür olayları kınıyor ayıplıyoruz.
Aslında bu tür şiddet ve baskıların dozu ülkemizde hiç eksilmedi. Nedeni ne olursa olsun şiddeti kınadığımızı ifade ederiz.  İnsanlar yapılan baskılar, dövme, tehdit ve öldürme hadiseleri asla tasvip edilemez. Aile içi baskılar, kadına uygulanan şiddet gönüllerimizde ciddi yaralar açan hadiselerdir..
Şiddeti nasıl önleyebiliriz? Alınması gereken tedbirler neler olmalı. Şiddet ve tehdidi yapanları kınamak, alıp cezaevine tıkmak, ya da onları toplumda linç etmeye kalkışmak çözüm mü? Maalesef çözüm olmadığını gördük ve olayları yeniden yaşadık. Peki çözümü nerede aramak gerekiyor?
Öncelikle toplumun eğitimi esas alınmalıdır. Türk toplumunu bu konuda eğitme-uyarma adına biz ne yapıyoruz. Bilgisayarımızdaki oyunlarda şiddet var, filmlerimizde, dizilerimizde şiddet var. Ülkelerin baskıcı ve zulüm kokan siyasetinde şiddet var. Politikacılarımızın kavgasında şiddet var, sokakta arbede ve şiddet var. Şiddeti, kavgayı, kaba güç kullanmayı biz beyinlerimize yerleştirmişiz… Kısacası şiddet ve baskıyı önce beyinlerimizden söküp atmalıyız.
Tedbir konusunda birinci öncelik eğitim olmalı. İnsanlık eğitimi, kardeşlik eğitimi, dost ve arkadaşlık eğitimi, vicdan eğitimi, beyin eğitimi ve insanı insan olduğu için bağrımıza basma eğitimi verilmelidir. Toplumun her alanında, ilkokulda, ortaokulda, lisede, üniversitede, hayatın her alanında verilmesi gereken eğitimdir bu... Televizyonda, gazetede, bilgisayarda teknolojinin her alanında, her safhasında verilecek bir eğitimden bahsediyoruz.
İkincisi de manevi doyum ve manevi tedbir olmalı. İnsanı insan bilen şiddet uygular mı? İnsanı Allah’ın kulu olarak gören, hesabı, kitabı, sorguyu, suali, üç günlük geçici dünya gölgeliğini bilen insana baskı zulüm uygular mı?
Bizim insanımıza vermeye çalıştığımız manevi eğitimde eksiklik var demektir. Yani insanlık adına maneviyat yetersizliği… Allah’ı bilen, insanı insan olduğu için seven, insanlık sevgisini kardeşliğe, dostluğa dönüştüren kavga ve şiddete başvurur mu?
İnancımızda, değerlerimize sahip çıkmada bir eksiklik var. Kötü örneklerimiz var, cehaletimiz var, eksikliğimiz var da; var olmaya devam edecek mi?… Ne yapabiliriz? Şiddet ve baskıyı aza indirebilmenin mücadelesini vermeliyiz.
Eğitim tedbirle cezalar birlikte uygulanmalı. Her insanın başına bir polis ve jandarma dikme şansınız olmadığına göre insanı insanla korumak, insanca tedbirler almak zorundasınız.    Polisiye tedbirleri de almalıyız. Şiddeti ve zulmü uygulayan kişiye, kurum ve şahıslara yönelik eğitim uygulaması ihmal edilemez.
Sonuç olarak söyleyebileceğimiz şudur: Şiddetin ana kaynağı cehaletin, maneviyattan yoksun kalışıdır. İnsanın insanlık dersi almaya ihtiyacı vardır. Buna rağmen damarında ve kanında şiddet ve zulüm isteği varsa bu kişilerin de ıslah edilmeleri gerekir. Bu psikolojik tedavi de olur, ilaç tedavisi de olur, manevi tedavi de olur. Önleyemediğimiz insanı da alır toplumdan tecrit eder uzaklaştırırsınız. Onun yeri de ıslah evleri olabilir.
Şüphesiz ki şiddet ve baskılar sadece ceza polisiye ve jandarma tedbirleriyle önlenemez. Biz bu noktaya dikkat çekmeye çalıştık. Gönül istiyor ki, bir insanımızın  burnu kanamasın. Ne diyelim insana, insanlığa, insanlık onuruna sahip çıkan onurlu yüreklere selam olsun.