SEVGİLİ dostlar  okuduğunuz  bu  eserde  olduğu  gibi  uzayıp  giden  yılları  mevsimleri  ve  ayları  bir  çırpıda  yaşıyormuşçasına okuyup geçseniz de uzun geçen bir ömür kısacık bir an gibi değil mi?... 
Bir  varsın  bir  anda da  yoksun.
Pekiyi  ebedi  güzellikler…  içinde  var olmak  için  ne  yapmalı?.  Bizlere  cömertçe  sunulan  nimetlerden  yararlanıyoruz. 
Sunulan  o  nimetlerde  Rabbimiz  biz  insanlara  ne  mesajlar  veriyor  ve  bizlerden  neler  istiyor?  hiç  düşünerek  gönül  gözüyle  okuyarak  bir  nimet…  tükettiniz mi?.
Hadi  gelin  aç  karnımızı  doyurmak  için  yediğimiz  bir  lokma  ekmeğin…  nasıl  hazırlanıp  bizlere  sunulduğunu  birlikte  kısacıkta  olsa  takip  edelim…
Koca  bir  tarlayı  bir  traktörün  arkasına  takılan  iki  üç  veya  dört  bıçaklı  pulluk  takılarak  toprağın  hava  alması  için  aktarılarak  herk… edilir.
Daha  sonra  tarladaki  iri  keseklerin  ezilerek  tohum  ekilmesi  için de  traktörün  arkasına  bir  sürü  özellikleri  olan  mümzer…  denilen  aleti  takılarak  ekim  için  buğday  saçılıyor  ve  daha  verimli  olması  içinde  birazda  gübre  atarak  ekim  işleri  tamamlanmış  oluyordu. 
Tarlaya ekilen bu ekinlere Rabbim bir güzelde yağmur verirse çekilen zahmetler ve verilen bu emekler yeşermeye başlıyordu.
Tarlaya  ekilen  tohumlar…  halinden  memnun  olacaklar ki  gözlerini  açarak  yeşerir  ve  bu  dünyaya: 
-Merhaba,  diyerek  boy  verirler. 
Bir  anda  koca  tarla  renk  değiştirerek  yeşile  boyanıyordu. 
Siz  hiç  böyle  yeşil  bir  tarlada  yemlik  toplayıp  tuza  batırarak  yediniz mi?...  Siz  hiç  böyle  bir  tarladan  burnunuza  sevgili…  kokusu  ve  emek  kokusunu  derin  derin  nefesler  alarak  içinize  çektiniz mi?...
Evet  dostlar  tarlaya  ekilen  ekinlerimiz  bir  karış, iki  karış  derken  ilkokula  giden  bir  çocuğun  boyu  kadar  büyüyerek  boy  vermeye  başlıyorlar  bir  taraftan da  başak  oluşturarak  içinde  tane  saklayarak  olgunlaşmayı  bekliyorlardı.
Sevgili  gül  dostlar  siz  hiç  kocaman  bir  tarlanın  yeşile  boyanmış  ekinlerin   şeklini  seyredip  ılık  esen  rüzgarla da  buluşarak  sağa  ve  sola  yatarak  yaptıkları  sevgi  sörflerini  seyrettiniz mi?.   
Gün dönümüyle o güzel görüntüleri  olan  ekin  tarlaları  yeşil  renklerinden de  vazgeçerek  sararıp  yeni  renkleriyle  ve  aralarında  hoş  sesleriyle  ötüşen  cırıl  kuşlarıyla, bıldırcın  kuşlarıyla  ve  değişik  diğer  bir  sürü  canlı  varlıklar  ile  gönülleri  coşturuyorlar  ve  daha  değişik  güzellikler  saçarak  değişik  mesajlar  veriyorlardı. 
Olgunlaşan bu ekinleri  tırpanla  biçilerek  ve  tırmıkla da  biçilen  bu  ekinleri  toplayarak  üç  parmaklı  anadutla da  yığın  yapıyorlar  ve  at  arabası, traktör  yada  kağnıyla  köyün  harmanına  taşınıyordu.  
Tarlada  biçilerek  köyün  harmanına  getirilen   ekinler  düvenle de  ezdirilerek  hasat  yelleriyle  harman  savruluyordu. 
İsteyenler  döver  biçerle de  olgunlaşan  ekinlerini    biçtirerek  sapla  samanı  ve  tanelerini   ayırttırıyorlardı.
Saplarından  ayrılarak  hazırlanan  buğday  tanelerinin  bir  kısmını  tekrar  tarlaya  ekim  için  tohum  olarak  ayrılıyor  bir  başka  kısmını da  çarşı  pazar da  satarak  kazanılan  paralarıyla da  değişik  ihtiyaçlarda  kullanılıyor  geride  kalanları da    çuvallara   konularak: 
-Ver  elini  Eşrefin  dağar meni…   diye  yol  alarak  taşınıyordu…
Siz hiç değirmene gittiniz mi?.  Evet  evet  siz hiç bir değirmene giderek tuzsuz ve mayasız hamurla  bazlama  pişirip  yediniz mi?. 
Peki siz hiç değirmenin emek  kokan, un  kokan ve hak kokularını  hoşlanarak  içinize  çektiniz mi?...
Evet  gül  dostlar  taşınarak  değirmene  gelen  sarı  buğdaylarımız  değirmen  taşıyla  ezdirilip  bu  seferde  sarı  renkten  alıntı  yaparak  beyazımsı  renge  boyanıyordu.
Beyaz  un  haline  gelen  buğdaylarımıza  bakar mısınız  bu  seferde  bir  Anadolu  kadınının  eline  geçmiş. 
Yufka  ekmek  oluyor, sacda  pişirilen  çörek  yada  mayalı  bazlama  yada  gözleme    olarak  önümüze   gelmiyor mu?...
Şehirde  ve  kasabalarda da  boy  göstererek  şehir   hanımlarının  ellerinde  pasta, börek  bazen de  kurabiye  oluyorlardı.
Hele  şehirlerdeki  fırınlarda  hazırlanarak  pişen  taze  somun  ekmeğe  ne  demeli.
Siz hiç taze somun  ekmeği  bir  parça  bölüp  arasına  taze  çökelek  ve  taze  soğan  püründen de   koyarak  yediniz mi?. 
Pekiyi  siz  hiç  taze  somundan  bir  parça  bölerek  kuru  fasulyenin  suyuna  bandırarak da   yediniz mi?.
Afiyet  olsun  helal  olsun.
Evet  dostlar  önümüze  gelerek  yediğimiz  kısmetimiz  o  bir  lokma  nimeti  nerelerden  ve  ne  zorlukla  zahmetle  önümüze  geliyor  hiç  düşündünüz mü?. 
Pekiyi bu nimetleri ve diğer nimetleri büyük bir iştahla yerken çekilen bu zahmetleri ve  emekleri  düşünüp  kısmet  edene...  ne  kadar  boyun  büküp  şükür  türküleri  söylediniz?.. 
Yada  kaç  ekmeğinizi  gariple, mazlumla  bölüştünüz?  yoksa  bu  lokmaları  yerken  bir  lokmada  olsa  bulamayanları  düşünüp  yoksa  boğazınıza mı  düğümleniyordu?...
Sevgili  dostlar  bu  dünya  böyle  işte.
Bir buğday tanesi nerelerden geçiyor ne imtihanlarla karşılaşıyor birlikte gördük.
Biz  insanlarda  bu  buğday  tanesi  gibi  değilmiyiz?.
Ekiliyor, biçiliyor, sürülüyor  ve  ilmek, ilmek dokunarak  desen  veriliyor.  Bir  taraftan da  imtihan  eleklerinde  elek  elek  elenmiyor muyuz?. 
Ham iken  olgunlaşıp  yaşam  kazanında  pişerek. 
Ya tat  veriyor  lezzet  gülü  oluyor, yada  ekşiyip  zelil  külleri  olmuyor muyuz?…
Rabbim  sevgiyle  açarak.  Cömertçe  koşan  ve  hep  kendini  değil  başkalarını da  düşünüp  bağrında  hak…  sevgisi  besleyerek  dost  gözeten.  
Yaşamı acıda olsa hakkın… sevgi ve  teslimiyet  narına  sabırla  bağrını  açıp  yanmaya  razı  olan  kullarından  eylesin…
Selam  ve  duayla.