GÜZEL  İnsanlar  merhaba. Havalar soğumaya başladı Kış geliyorum diyor,   Sobayı da iyiki kurdurmuşum.
Buyurun  şöyle  oturun. 
Hoş  geldiniz  sefalar  getirdiniz.
Sobayı da  yeni  yaktım. 
Biraz  daha  Gönülleri  ısıtan  odunlardan    atalım  Gönülleriniz  Sevgi  sıcaklığıyla  dolsun.
Çayımızı da  yeni  demlemiştim  İnşAllah  bir  haftaya  kadar  demini  alır.
Durun  size  şu  Radyonun  düğmesini de  gıvra dayımda  güzel, güzel  yurttan  ve  Gönülden  sesler  dinleyelim.
Eveet  dostlar  zaman  gelecekmiş ki  herkes  Sevgiden  bahsedip  ama  kimse  birbirini  Sevmeyeceklermiş.
İnadına  ben  sizleri  Allah  için  çok  Seviyorum.
Sabahlara  kadar  Kur’anı   kerim  okunup  ibadet  edilecekmiş.   Bir  çokları da   yaptıkları  İbadetin!...  şuuruna  eremeyeceklermiş.
Günümüzde  böyle  bir  şey  yok!...  çok  şükür  değil mi..?. 
Yoksa  var mı?  sen!...  var  diyorsan  vardır.
Allah  o günün  o zamanın  şuursuzluğundan  bizleri  muhafaza  eylesin.
Sevgi  ney idi?  teslimiyet  ney idi?  pekiyi  erişilemeyen  şuur  ney idi?. 
Neden  fedakarlık  eden.  “Veren  el  alan  elden  üstündür?.”
Pekiyi  Aşk  nedir?.  Dur  buna  bizim  Köyün  Çobanının  cevabını  söyleyeyim.
Çobana  sordum  Aşk!...  nedir?. 
Biraz  gezindi  ve  cevap  vermek  istemiyormuş  gibi  hareketlerde  bulunarak  mırıldandı:
-Ağam  bizim  koy de  gobel!...  bir  gız  Severse  ve  birbirlerine  Sevdalanırlar. Evlenirlerse  Garı  Goca  olurlar.  Yoh  evlenemezlerse  oda  aşk!...  olur  diyordu.
Aşk!... odur ki  Allah  için her türlü zorluklara!... kayıtsız şartsız katlanarak her şeye!... Sevgiyle bakmak.
Sevgili  dostlar  bu  yazımızın burasında  böyle  karma  karışık  ve  bol  sorulu  yazılar  çıktı  ortaya. 
Birazda  kafanızı  karıştırmak  ve  çokça  düşünmenizi  istedim
                         ***
İşte o… benim. Siz hiç saklandınız mı? 
hüzün dolu duygularda. 
Sağa sola sevinç mutluluk saçarak, 
masum hane gam, keder tebessümlerde. 
İşte o… benim.
Mezar taşlarında saklı, anam yarim. 
Üzerinde çiçek açan  göz yaşlarıyla hep 
suladığım. 
Kokusuna doyulmaz o Cennet örtüsü.
Bazen taşı, bazen de toprağı  sinesinde 
saklayan.  Hasretine Meryem’ce ağlayan. 
İşte o… benim.
Gülenler gülsün.
Ben umudumla coşup ağlamayı 
becereceğim. Yalnızlığıma Gül dikip Sevgi 
Çiçekleri yetiştireceğim. 
Yaar yolunda  aksayarak  yürümeyi.
Bir tarafım bu dünyada.
Bir tarafımda  ahrette. 
Sabır dalından tutunan var ya. 
İşte o… benim.
Gelin hadi taş betonlardan çıkıp kırlara 
gidip Güller derelim.
Papatya, yağ Gülü Çiğdem toplayarak.
Öksüz oğlanı da koklayıp.
Özgürlüğün tadına vararak.
Sevgiyle yetişen  gariplik mayasıyla da 
yoğrulan.
Hoş  kokulu çeşitlikleriyle. 
Gözler önünde derilen sergide.
Sevda Hasret Gurbet derelim. 
Yeşil ördeklerin gidişi göle bülbülün 
ötüşü de Gül e. Yarine sızlanan var ya. 
İşte o… benim.
Bilemedin mi? Beni. 
Nazımdan yüreğimde , sızlanarak yanıp 
açmadan solan, ayazımdan.
Yalnız öten bülbülün namesinde  
seherlerde vedalaşan, sabah Yıldızında.
Dualarım da  yalvarıp yakarışımdan.
Sensizliğe tutunan el var ya İşte o…. Benim.
..Selam  ve  dua’larımla.