Ölürüm sen gidince ve içime düşer acın sinsice.
    Geceler boyunca düşlerimde, bir kez yüzün yaşamaz yüzümde.
    İsterim bana bürün, isterim sev gün gece ve bu türküm yüreğimi tutar her gece.
    Bir kere dinlesen, bir kere “sensiz olmaz” desen ve bir kere benim için nefes aldığını  bilsem sonra ölsem gam değil gülüm.
    Duvarı nem, adamı gam yıkarmış, ne de çok haklıymış büyükler, nasılda bilmişler, nasılda keşfetmişler ve ben laf dinlemeyen asi çılgın şimdi gam nöbetlerinde, çökmüş duvarlar ardında çırpınıyorum Karadeniz gibi.
    Kanatlarımı kırdın, öfkemi büktün, türkülerimi bitirdin ve beni yaşarken yirmimde öldürdün. Oysaki ben yaşardım türküler boyu.
    Oysaki ben sonsuz olurdum göğsünde, bir kere benim için nefes aldığını bilseydim eğer…
    Bıraktığın bütün sözcükler, kurduğun bütün tümceler, harf harf, nokta nokta beynimde çakılı ve bu bırakılış, tutunamayış sonra ömrümün en büyük ayrılığının acısı gün geçmiyor ki bir artmasın.
    Yığınlarca karalardayım, sayfalarca sözcüklerde, ayrılık tümcelerinde boğulmaktayım. Nereden başlasam ve nereden girsem sevgiye, aşka sonu hep ayrılığa, acıya çıkıyor.
    Senli mutlu yazılarım olsun istiyorum, mutlu şiirlerim…
    Maalesef üzmelerin, tüketmelerin kahroluş  tek yönden başka bir istikameti tescillemiyor kalemimde, yüreğimde.
    Sonu kapalı yollara çıkan, sende kül, bende her defasında yangına dönen aşkım maalesef hiç  bitmedi gülüm…
    Ben senden geçmedim, geçemedim.
    Bu büyük sende kalış hikâyemin öznesi oluşun biliyorum nerede duysan sesimi ve nerede okusan beni, seni çok rahatsız ediyor, özür dilerim sana bütün yazmalarımdan, özür dilerim sana bütün söylemelerimden fakat senin olmadığın, sinmediğin hiçbir yazımın ve söylemediğim hiçbir sözümün anlamı yok gülüm.
    Ölürüm sen bende bitince ve üzülmelerin kalbime ateş olup düşer gizlice. Kül olurum hissetmelerimde, dumanım gözlerimde yeniden doğar, içli bir şiir olurum her gece…