CANAN, Halim’in kendinden uzaklaşması için ne gerekiyorsa yapıyor ve söylüyordu:
-Onlar haklı!… Artık Sevme beni!…
Unut bu Sevgiyi, Sevdayı, diye.
Kendine ve Nefsin’e güvenemeyen Canan...
Kendi olmak yerine!…
-Şu şöyle demez mi?.. Bu böyle deme mi?.. Konu komşu, akraba dostlar ne derler, diye.
Kendi içindeki gerçek Sevgiyi bir kenara bırakarak. Eylemler yerine, başkalarının Söylemlerinin!... Peşine takılmış.
Basitçe kaçamaklar yaparak. Bedelsiz emeksiz. Sevgi Sevda arıyordu.
Halimi kendinden istemeyerekte olsa, soğutmaya çalışıyordu.
Halim’in Canan için Çırpınışları’na.
Çağrı ve buluşmak isteklerine. Olumlu cevaplar vermeyerek. Ondan hep kaçamaklı, sözlerle duygularını söylüyor.
Ve gerçek olanların birazını da, içinde sessizce saklıyordu.
Kendi duygularına pek güvenemediği için de:
-Benden sana yar olmaz!… diyerek.
Halim'den uzaklaşmak için, her yolu deniyordu.
Halim ise Canan'ın yaptığı gibi.
Sevgisini Sevdasını pes ettirmemeye kararlıydı.
Çünkü… Canan'ı yeterince tanımış. Aralarındaki dostluk kolay kurulmamıştı.
Ve kolay kolay da yok olmayacaktı.
Canan'ın oğlu sessizce yanlarına geldi.
Gözleri yaşlı annesinin boynuna sarılarak. Pınarın kenarında sesli bir şekilde sızlanarak ağlayan. Halim’e bakarak:
-Anne!… Halim amca!.. ağlıyor, dedi.
Canan oğlunu kucaklayarak. Çaresizlik güllerini de toplayarak:
-Öksüz oğlum!… Hüseynim… dedi.
Halim anayla oğlunun sarılmalarına bakarak. Derin nefes aldı. Nefesini içine çekerek, hafif mırıldanıyordu:
-Hasanla!… Hüseyin!… haa… dedi.
Canan Halim'in dediklerinden bir şey anlayamadı:
-Efendim. Bir şey anlamadım?... dedi.
Halim:
-Hasanla, Hüseyin… Peygamber efendimiz (s.a.v) min torunları… Ne güzel torun, ne güzel isim dedi.
Coşkun akan Sevgi seli. Bir anda afata dönüştü. Sevgi adına ne varsa hepsini alıp götürdü.
Ayrılık vedaları yapılarak:
-Sen yoluna!… Ben yoluma!... diyerek oradan ayrıldılar.
Canan oğul. Hüseyn'inin elinden tutmuş eve doğru gidiyordu. Kafası karma karışıktı:
-Acaba yanlışmı yapıyorum ki?... Keşke ben seninle “evlenirim” demeseydim!…
Kardeşim sende birden bire. Sevip Sevdalanmasaydın...
Amaaan!… Boşver yakında unutur gider, diyerek.
Düşünmeden sarf ettiği sözleri, nelere mal olacağı ve nasıl bir insanın gönlünü kırıp harap ettiğini. Masum hayallerini yıktığını, hafife alarak.
Ve kendine göre doğru bir iş yaptığını düşünen Canan, Şeytanın ön yargılı vesveseli arabasına binmiş. Nefsinin peşinden koşturarak gidiyordu.
Kendine göre haklıydı.
Ya daha iyisi karşısına çıkarsa?... Çokta serbest gezip, istediği gibi at oynatıyordu.
Onun için bu şekilde, bir yere bağlanıp kalamazdı:
-O beni bu şekilde taşıyıp kollayamaz?... diyerekten. Kendi kendine teselli veriyordu.
Arada birde. Olumlu ve gerçekçi düşünerek söyleniyordu:
-Allah’ım!… Sonunda saf, temiz, samimi, dürüst bir Seven çıktı karşıma. Oda “bedensel Özürlü!.” Onunla evlensem?... Yok yok, diyerek.
Tekrar geri adım atıyor;
-Arkadaşlar eş dost ne der?…
“Sen çok güzelsin. Gençsin. Maddi durumunuzda çok iyi. Birde ona bak. Küçük bir köpek, birde yaşlı anası… Onlar lamı uğraşacaksın?.” demezlermi.
Evet evet annem haklı… Bir taraftan da. Sonra sen onunla bununla konuşman hoşuna gidiyor. Sonunda seni bu “sakata” yamadılar demezlermi?... diyerek.
İçindeki Sevgiyle ve böyle, biri tarafından Sevilme duygularıyla yani Nefsiyle… boğuşuyordu.
Dizginlerini elinde tutan.
Şeytanın arabasında rahatça cirit atarak yolculuk yaptığını sanan.
Canan Nefsinin aldatmaca vesveselerine de kapılmış gidiyordu.
Sevmek!… Evet evet. Çok mu kolaydı?...
Yoksa yoksa. Bir çırpıda silip atmak mı?... daha kolaydı.
Hani vaatlerinde mazluma sahiplenmek vardı?.. Düşküne omuz vermek vardı?..
Yoksa iş. Söylemden çıkıp eyleme yani doğruya gerçeğe dönüşünce.
Dünyalık oynaşılar daha mı hoştu?...
Evet evet Nefse de uygundu!...
Sanki bu dünyaya bir daha mı geleceklerdi?.. Günü birlik sev seve bilirsen.
Evet bu şekilde yaşamak varken.
Sevgide neymiş?... Sevdalanmakta nerden çıktı?…
Evlerine geldi annesi öfkeyle:
-Nerdesin kız kopuk… Gene nerde, sürtük gibi gezi yosun?... dedi.
Torunu Hüseyin lafa karışarak:
-Taaa köyün çıkışında. Tuzlu Pınarda. Halim amcayla konuşuyorlardı, dedi.
Annesi öfkesini biraz daha artırarak:
-Elin “kirlisini , sakatını” nerden de bulursun?. Bir daha onunla konuştuğunu görmeyeyim, diyerek.
Halimle yakınlaşmasını. Hele hele evlenmesini hiç istemiyordu.
Ana kız. Ağız birliği yapmışçasına:
-Onlar çulsuz!… İşin yokta onlarla mı uğraşacaksın?... diyerek.
Adeta… Saf, Temiz. Sevgi ve Sevdaya Nefislerine uyarak kafa tutuyorlardı…
Selam ve dua’larımla.