KÜÇÜKTÜK, 'sen sus! çocuksun' dediler. Yaşlandık, fikrimizi söylemeye kalkıştık, 'o devirler eskilerde kaldı, babalık!' uyarısıyla karşılaştık...
Çocuk ile yaşlılık arasına sıkışıp kalan nesil ise, 'olur efendimci!' konumunda. Okumaya üşeniyor. İzledikleri ve anlatılanlarla yetinip, televizyon dizilerini gerçek hayat algısıyla yaşamının bir parçası sayıyor. Sosyal medya hesaplarından yapılan anonsların arkasına sığınıp, kendi fikrini ortaya koymaktan çekiniyor/korkuyor...
Yozgat'ta kültür, sanat, edebiyat adına ne yapılıyor? Üniversite öğrencisini, akademik kadro ile birlikte, kalın duvarlarla çevirdiğimiz alan içerisine sıkıştırmışız. Konaklarda saz çalıp, türkü çığırmayı bile lüks bir konuma getirmişiz. Kitap okuma etkinliği yapanlara yan göz ile bakıp, 'bunlar ne yapıyor!' küçümseme tavrımızı takınmışız... 
Yeri gelmişken söyliyeyim. Sorgun Gençlik Derneği tarafından, farkındalık yaratmaya yönelik düzenlenen kitap okuma etkinliği Cumhuriyet Alanı'nda yapıldı. Dernek üyeleri dışında kaç kişi vardı? Fazladan iki çocuk. Kitap okuma etkinliği tamamlanıp, gençler alandan ayrılırken, etkinliğe katılan o iki çocuğun da şehrimizde yaşayan yabancıların çocukları olduğuna şahit olmak ne acı...
Şehirleri şehir yapan, cazibe merkezi haline getiren, ticareti, üretimi, hareketi destekleyen en önemli unsurların başında kültür, sanat, edebiyat etkinlikleri gelmektedir. Tiyatronuz, sinemanız, konservetuarınız, okuma salonlarınız yetersiz, sınırlı kalıyorsa şehri şehir yapma şansınız da ortadan kalkar. Düşünün, bayram töreninde sahne verebileceğiniz bir topluluğunuz, takımınız yok. Törenler için komşu şehirlerden mehter, bando takımı getiriyorsunuz. Ve bunlara tepki vermiyorsunuz...